Perşembe, Nisan 29, 2010

Yazasım Yok!

Siirt’ten üst üste gelen haberler dehşete düşürdü beni!
O kadar şaşkınım ki duygularımı kelimelerle ifade etmem, edebilmem mümkün değil!
Yüzüm asıldı, kanım çekildi sanki bir anda damarlarımdan…
Oğlumu sımsıkı sarıp bedenime saklamak geliyor şu an içimden!
Onu nasıl koruyacağım, nasıl baş edeceğim dışarıdaki kötülüklerle inanın bilmiyorum.

Merak ediyorum ne zaman güzel haberlerle başlayacağız güne?
Ne zaman gazeteler güzel bir dünyadan bahsedecek manşetlerinde!


***

Bu hafta yazı yazmak da gelmiyor içimden!
Bir anne, bir kadın ve en önemlisi bir insan olarak işittiklerim çok “korkutuyor” beni…
Güzel ve güneşli bir dünyaya uyanmak “hayal” gibi geliyor kulağa şu an ama hala umudum var!
Ama daha fazla yazasım yok!
Hem de hiç…


İyi haberler duymak ve güzel bir güne uyanmak dileğiyle...

Bir fotoğraf karesi..

Bir fotoğrafa, bir resme bakıp kocaman bir hikaye çıkarabilirim ben..
Bambaşka hayallere dalıp yepyeni serüvenlere atılabilirim..
Bu resimde öyle bir hikaye benim için..



Fotoğrafta oğlum Alper ve yeğenim Işıl var..
Fotoğrafın düzenlemesi de yine Işıl'a ait..
Çok sevimli bir kare değil mi?
Bir fotoğraf karesi değil mi zaten yaşam!!

Kendin yap "DIY" projeler..

www.asos.com'da gördüm bu güzelleri..
Online sipariş etme imkanı vardı ama "dur" dedim kendime :)
Aslında malzeme olduktan sonra hepsi yapılabilir bunların..

Cameo Taç

Cameolu aksesuarlar 2010 İlkbahar - Yaz sezonunda çok popüler. Cameo, kurdela ve inci ile birleştirilerek çok şeker bu taç yapılabilir bence..



Vintage Kolye

Kalın bir zincir ve büyük bir keçe yardımıyla evdeki düğme ve kumaş parçaları birleştirilerek kış sezonundan beri iç çektiğim iri kolyeye sahip olabilirim sanırım!



Kurdeladan Çiçekli Kolye

Kurdela, kumaş parçaları ve swaroski taşların buluşmasıyla ortaya çıkan bu romantik kolyeyi de çok sevdim. Bu tarz kolye isteyenler Lacheen'e başvurabilir..



Zincir Kolye

Elinizde sevdiğiniz minik kolye uçları veya kullanmadığınız takılardan kalan minik aksesuarları tek bir kolyede buluşturmak için harika bir fırsat olacak bu kolye. En kısa zamanda denenecek!!

Cuma, Nisan 23, 2010

Hamarat Diva, Pozitif TV'de..

Hamarat Diva'yı bilmeyen kaldı mı?
Varsa eğer buraya tıklayın lütfen :)
Her Çarşamba burası yetmiyor gibi orada da yazıyorum ben :P
Hamarat Diva'nın sevgili editörü Enhar Koç Hamarat Atölye'den sonra şimdi de Hamarat Diva Tv'yi yayına geçirdi..
Pozitif TV'de her cuma birbirinden güzel aktiviteler olacak..
İşte bu da ilk'i..
Tıklayın, izleyinnnn..

Perşembe, Nisan 22, 2010

Markafoni'den "coffe" tepsi..

Benim gibi keyif düşkünü bir "kahvesever" için bundan daha güzel bir tepsi olabilir mi?
Olamazzz tabi :p



Markofani'de sabah sabah bu şirin tepsiyi görünce dayanamayıp hemen aldım..
Sabırsızlıkla elime geçmesini bekliyorum şimdi :)
Eğer Markafoni üyeliğiniz yoksa annelerlehayatadair@gmail.com adresini referans olarak gösterip keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz..

Çarşamba, Nisan 21, 2010

Kardeşim Olacak Mı?

Hoppa! Nerden çıktı şimdi bu soru?
Dannn diye hem de!
Sıradan bir akşamdı oysa…
İşten çıkmış, oğlumu okuldan alıp neşeyle eve gelmiştim.
Akşam yemeğini yedikten sonra da meyvelerimizi alıp ödevlerin başına kurulmuştuk…
Hatta yarılamıştık bile nerdeyse…
Kısa bir mola istedi Alper ve ardından geldi bu soru; “kardeşim olacak mı anne?”
Bir anda! O kadar ani ve çalışmadığım bir yerden gelmişti ki ne diyeceğimi bilemedim önce…
Saçmaladım hatta!!
Şimdiye kadar kardeş mevzusu açılınca hep duymazlıktan gelmişti…
Annen kardeş alsın diyenlere kuzenlerini anlatıp onlar da benim kardeşim sayılır dememiş miydi daha geçen gün!
Eee, peki ne oldu şimdi? Ne değişti?
Ne cevap vereceğim ben bu çocuğa!

Öyle hazırlıksız yakalandım ki dünyanın gidişatına güvenemediğimi falan anlattım. Hatta bir ara bu kadar felaket varken sence yeni bir çocuk dünyaya getirmek doğru mu diye onayını bile istedim çocuğun!

Ne alakaysa! Sanki ekonomik kriz, savrulan kül bulutları ya da ülkenin gündemi belirliyor çocuk yapmayı! Sanki her çift anne – baba olmak zorunda! Ya da çocuk sahibi olmayanlar veya tek çocuklu aileler daha az mutlu! Klasik bir toplum baskısı daha işte. Önce ilk çocuk, ardından 2.’si gelmiyor mu imaları çocuğunda aklını karıştırmış olmalı! Ben zaten içimdeki gel – git ile savaşıyorum nicedir. En çok da kardeşi olmadan büyüyen çocukların ileride yalnızlık duygusuna kapılma ihtimallerini merak ediyorum. 3 kardeş olduğumuz için empati de kuramıyorum. Aslında kendimi yeni bir çocuğun sorumluluğunu sırtlamaya hazır da hissetmiyorum. Oğlumdan gelen ani bir soru ile kafam karıştı işte…

Sahi “ikinci çocuk şart mı?”

30 yaş sendromunun yanına 2. çocuk mevzunu katınca iyice allak bullak oldum ben!
Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum!
Hadi bu yazıyı bir sonuca bağlayalım…

Salı, Nisan 20, 2010

Oynatmaya AZZZZ Kaldı..

Çıldırmak üzereyim!
Bloga fotoğrafları Panoramio üzerinden ekliyordum ve bu sabah bir baktım tüm fotolar uçup gitmiş..
Bir tek yazılar kalmış blogta!!
O kadar üzüldüm ki anlatamam..
Onca emek çöpe gitti resmen!
Moda blogunu hesaba katmak bile istemiyorum!
Tüm hevesim ve yazma isteğim yokoldu birden..
Elimin altındaki bir kaç fotoğrafı ekledim ama tüm arşivi taramam ve yerine koymam mümkün değil! İmkansız hatta..

Bir süre sesim çıkmazsa merak etmeyin..
Yazasım yok sadece!!

Pazartesi, Nisan 19, 2010

Güzel bir pazar günü, Annem'in yaşgünü ve yeni foto..

Ne kadar uzun bir başlık attım değil mi?
Pazar gününün özeti bu başlıkta gizli..
Dün biricik annemin doğum günüydü..
Kerpe'deydik..



Annem yıllardır 29.yaşını kutluyor!
Gerçek yaşını sormayın çünkü kaç yaşında olduğunu ben bile unuttum :DD



Pırılp pırıl bir deniz ve hafif bir rüzgar vardı..
Lokantalar kalabalık, sahil ise ıssızdı!!



Ailenin kadınları bir aradaydık..
Bende güneşi ardıma katmış, sırtımı denize verip gülümsemişim..
Kim tutar ki bizi!!



Annem ve ben..




Dün diyeti unutup kendime ödül verdim..
Islama köfteler afiyetle indi mideye..
Ekmeklerin hepsini yemedim ama!! Sadece 1 dilim :p



Fotoğraf isteyenlere gelsin bu poz..
Fazla kilolar hala gitmemiş değil mi :p
Söylemiştim!!

Cumartesi, Nisan 17, 2010

Cumartesi Keyfi..

Cumartesi günleri çalışmak işkence oluyor bazen..
Düşünsenize güneş parıl parıl parlıyor ve siz ofise tıkılıp kalıyorsunuz!
Ne kadar acı..



İşte böyle anlarda minik kaçamaklar yapmak gerekiyor..
Hem kafayı dağıtmak hem de enerji depolamak için!
Benim bu öğlen durağım Kahve Dünyası oldu..
Kısa bir yürüyüş yapıp havuçlu kekimi aldım ve masa başında da olsa sütlü nescafe ile yudumlamanın keyfine vardım..

Cuma, Nisan 16, 2010

Romantik "cupcake" pasta..

Bayıldım ben bu "cupcake" pastaya..
Hani My Koo hadi gel bir kır düğünü yapalım dese hemen "evet" diyeceğim :p



İleride "kocadan" bir teklif gelir diye bloga eklemekte fayda var bu fotoğrafı..

Aranızda benim gibi kır düğünü düşleyenler var ise yaptırabilir bu pastayı..
Bana fotoğraf göndermeyi unutmayın ama :p

Perşembe, Nisan 15, 2010

Hadi saç bandı yapalım!

İnternette dolaşırken bu şirin saç bandına rastladım.
Yapımı da çokkk basit!
Malzemelerde her yerde bulunacak cinsten..




Ne duruyoruz o zaman..
Hadi yapalım :)

Çarşamba, Nisan 14, 2010

Diyet Devam Ediyor

Yazmıştım bir kaç ay önce “kilolarımla savaştayım” diye…
Aradan 5 ay geçti ama o savaş hala devam ediyor.
Doktor kontrolünde 16 kilo vererek 3 beden küçüldüm ama “ince” bir kadın olamadım bir türlü!
“Balıketli” olmak kaderim olmasın diye inatla mücadeleyi sürdürüyorum!
Metabolizma dirence geçtikçe moralim bozuluyor, “zayıflamışsın” dediklerinde yürekleniyorum ama inanın hiç de kolay geçmiyor bu süreç…
Yaşam şeklimi tamamen değiştirdim oysa…
Evde spor yapmak daha kolay olur diye rejime başladıktan sonra yürüyüş bandı alıp evin en işlek bölgesine yerleştirdim.
İlk başlarda haftada 3 gün [5,5 hızda 45 dk] yürüyordum şimdi ise 4 gün’e [5,8 hızda 50 -60 dk] çıkardım.
Bazen kulağımda en sevdiğim melodiler çalıyor bazen de izlediğim diziler eşlik ediyor bana bu yolculukta…
Her hafta kontrole gidiyorum.
Kimi zaman hüsrana uğruyorum kimi zaman ise yüzüm gülerek ayrılıyorum diyetisyenin yanından…
Keşke bu kadar ertelemeseydim 3-5 kg fazlam varken başlasaydım rejime!
Sanırım “iştahla yerken” bu kadar zor olacağını hesaba katmamıştım!



Neyse ki artık akıllandım! Umarım :D
Geç de olsa…

Size tavsiyem o ki; fazla kilolarınız varsa eğer biriktirmeyin!
Sakın “ertelemeyin”

Pazartesi, Nisan 12, 2010

Lucky Beads'den hediye..

Lucky Beads blogunun sahibi Güneş Kutlar'dan geçen gün bir mail almıştım..
Bana küçük bir sürprizi olduğunu söylemiş ve adresimi istemişti..

Geçen hafta da bu şık paket elime ulaştı..
Bir kez daha teşekkürler Güneş..


Şahane takı ve aksesuar tasarlayan İç Mimar Güneş Kutlar'ın blogu için burayı tıklayın..

Cumartesi, Nisan 10, 2010

Sex and the City 2'nin fragmanı..

Sex and the City'nin fanatik bir hayranı olduğumu blogumun sürekli takipçileri bilirler.
Dizi'nin ve İlk film'in DVD'leri var arşivimde.
Az önce SATC'ın resmi sitesinde yeni filmin fragmanını izledim.
27 Mayıs'da vizyona girecek olan Sex and the City 2'nin fragmanını paylaşıyorum sizlerle.
Şahane bir film daha geliyor..


Tavsiye; "Çaykur Yaprak Yeşil Çay"..

Uzun zamandır diyetteyim ama bir türlü yeşil çay ile yıldızım barışmadı!
Çeşit çeşit yeşil çay denedim.
Yok ginkolu, yok yaseminli yok vitaminli ama ııhhh bir türlü sevemedim.
Metabolizma durmasın diye mecburen içiyorum ama resmen eziyet {ti} bana..
Taa ki "Çaykur'un Yaprak Yeşil Çay'ı" ile tanışana kadar..
Görümcemde tattım bu çayı ve son 1 haftadır da favorim..
Damak zevki kişiden kişiye farklılık gösterir ama ben poşet yeşil çaylardan sonra bayıldım resmen buna :)
Günde 2-3 fincan tüketiyorum. 1 fincan'a dolu dolu 1 çay kaşığı yaprak yeşil çay koyup 2-3 dakika demlenmesini bekliyorum ve şekersiz olarak içiyorum.
200 gr'lık şık bir kutuda satılıyor ve 1-2 ay yeter bence..




Yeşil Çay'ın yararları..

-Antioksidan özelliğinden dolayı hücre yenileyicidir.
-Yaşlanmayı geciktirir.
-Performansı etkiler, yorgunluk, stres ve uyku halini ortadan kaldırır, grip önleyicidir.
-Diş çürümesini engeller.
-Kanser hücrelerinin gelişmesini önler.
-Mide ve bağırsak problemlerini hafifletir.
-Romatizmal hastalıkların tedavisinde fayda sağlar.
-Kolesterol ve yağ değerlerini iyileştirerek, tansiyon ve kan şekerini ayarlar.
-Yeşil çayla yapılan kompres ve maskeler cilde canlılık kazandırır.

-Metabolizmayı hızlandırır.

Cuma, Nisan 09, 2010

Sonunda 1 KG!!!

Evetttttt dileğim gerçek oldu :p
Sonunda 1 kg verebildim..




Toplamda 16 Kg oldu bu da 3 beden küçülme demek oluyorrr..
Devamı gelsinnnn lütfennn..


Konsantrasyon bozukluğu!

Bu ara en büyük sorunum bu sanırım!
Hiç bir işe konsantre olamıyorum..
Oysa bahar geldi..
Evde yenilenecek ne çok şey var ve benim kılım bile kıpırdamıyor..
Boya için kalorifer peteklerinin durması gerekiyor! Hava bir öyle bir böyle olunca ister istemez doğalgaz kullanımı devam ediyor ve badana işi de sarkıyor..
Salonun tülleri değişecek işe ordan başlayayım diyorum ama badana olurken tak çıkar uğraşmak da işime gelmiyor!
Halılar yıkamaya gidecek ama onun için de daha erken..
Eee giyeceğim kıyafet desem hala istediğim bedene kavuşamadım ki nasıl karar vereyim üzerime yakışacak renk ve bedene..
Offffff..
Aklımda uygulamak istediğim bir dolu şey var ama nerden başlayacağıma karar veremedim..
Bir başlasam gerisi çorap söküğü gibi gelecek şüphem yok ama BAŞLAMA aşamasına gelemedim bir türlü..



Son 1 aydır kilo vermem de durdu..
Vücut mu direniyor ben mi kaçamak yapıyorum anlamadım!!
Bu haftayı salata ile geçirdim ve 4 gün tempolu yürüyüş yaptım. Olan enerjimi götürdü o da..
Birazdan diyetisyene gidip tartılacağım ve yine 400 - 500 gr verirsem iflah olmam artık ben!!
Lütfennn -1kg olsunnn..
Su yolunu bulsun :pp

Çarşamba, Nisan 07, 2010

Eskiden..

30 yaşındayım.
Cahit Sıtkı’ya göre yolun yarısına sadece “beş” kaldı…
Böyle söyleyince ne kadar da kısa geliyor değil mi ömür?
Ölüm denince bir karanlık çöküyor üzerime.
İster istemez korkuyor insan.
Bu bilinmezlik beni geçmişe götürüyor.
Eskiye…

Kimilerine göre 30 yaş yaşamın başlangıcı belki ama yarıya gelmişim baksanıza…
Nasıl geçti bu kadar yıl…
Neler yaşadım, nelere ağladım, nelere güldüm…
Bir anne, bir evlat, bir eş olarak hayatın omuzlarıma bıraktığı yüklerle baş edebildim mi?
Süslü sözler, abartılı sevinçler neden bana göre olmadı hiç!
Aklım geçmişin cazibesine kapılıp düşüyorum yollara…
Gözümün önünde çocukluğum öylece kalıyorum!

Sanki hayatımın sahnelendiği bir tiyatro oyunundayım.
Başrolde küçücük bir çocuk var.
Korkutmamak için usulca izliyorum onu!
Keşke bu an hiç bitmese…
Unutmayayım diye hemen kâğıda kaleme sarılıyor ellerim.
O kadar hızla akıyor ki sahneler yetişemiyorum bir türlü…
Satırlara dökülmezse huzur bulamayacak sanki ruhum!
Hızla yazıyorum.

Yıl 1980, Ekim ayının 6. günü…

80 ihtilalinin yapıldığı, insanların tüp, ekmek ve yağ kuyruğunda beklediği soğuk bir kış gününde dünyaya gelmişim.



Fotoğraftakine benzeyen bir evde geçti çocukluğumun en güzel, en kalabalık yılları…
Anneannem, dedem, koca babaannem yaşardı bu evde ve müthiş bir sığınaktı bize…
3 kardeş ne kavgalar ettik ne oyunlar kurduk bu ahşap evde…
Dostluğun önemsendiği, kalabalık bir mahallede büyümenin keyfini yaşadık.
İlk aşkın heyecanını da, kalp kırıklığını da yine o mahallede tattık.

Masal tadında süren pazar kahvaltılarını, sofraya neşe katan “Anne” öykülerini, sevgiyle kabaran vanilyalı kekleri, kuzenlerimle geçirdiğimiz uzun yaz tatillerini, babamın elinde meyve dolu poşetlerle geldiği yaz akşamlarını, pembe montunu giydiğinde kendini prenses sanan 6 yaşındaki kızın aynadaki aksini gördüm yeniden!

Hasta olduğumda başımda bekleyen annem, telefonda ne istersin kızım diye ısrarla soran babam, üzerime titreyen ağabeyim, ortanca olmamı sağlayan kız kardeşim, oyunun en heyecanlı yerinde “hadi yemek hazır” diye balkondan yükselen o ses, ilk arkadaşım Gülşah,
Kan kardeşim Yasemin, muzlu rulosuna bayıldığım köşedeki pastane, okulda yediğim sucuklu tost, dantel yakalı siyah önlüğüm, lacivert formam, 10 dakikaya hayatı sığdırmaya çalıştığım teneffüsler, sıralara kazınan isimler nasıl da düştü birden aklıma?

Hayatımdaki en büyük eksiklik pinokyo bisikletmiş o yıllarda…
Keşke şimdi de bu kadar basit olsa her şey…

O günlerden “bu” zamana dönmek nasıl da zor geldi bana bir bilseniz…

Eskiyi çok özlesem de bu anın kıymetini biliyorum.
Çünkü nefes alıyorum diye seviniyorum.

Pazartesi, Nisan 05, 2010

İstiyorummmmm!

Güzel bir bahar günü..
Güneş insanın içini, bedenini ısıtıyor..
Böyle anlarda nedense yazmak da bir şeyler okumak da gelmiyor içimden.
Ve tabi çalışmakta!




Canım toprağa uzanmak, yeşile dokunmak istiyor.
Papatyalardan taç yapmak, mangaldaki sucukların kokusunu içime çekmek istiyor.
Acıktım ama şimdi!
Bu ara şımarmak, şımartılmak istiyorum.
Yapılacaklar listesi üzerime üzerime gelse de gözümü kapatmak ve azıcık boşvermek istiyorum.
Gitmemek için direnen ve üzerime yapışan kilolar pes etsin istiyorum.
Oğluma yanlış teşhis koyup 1 günümüzü ziyan eden sağlık sistemi çözüme kavuşsun istiyorum.

İstiyorum işte var mı ötesi??

Pazar, Nisan 04, 2010

Çok Filim Hareketler Bunlar

Yılmaz Erdoğan'ın BKM Mutfak ekibi tarafından hazırlanan "Çok Filim Hareketler Bunlar" filmini izledik dün akşam ailece..

Patlamış mısır ve Coca Cola Zero'da eşik etti bana :p



Açıkçası filmi köşe yazarları yere göğe sığdıramamış olsalar da bana göre vasattı..
Komik sahneleri de vardı ama TV'deki skeçlerden bir adım ileri gidememişler..
Hayalkırıklığı yaşadım resmen!
Cumartesi akşamı daha güzel ve eğlenceli bir film izlemeyi tercih ederdim :(

İyi Pazarlar..

Cumartesi, Nisan 03, 2010

Bu hafta..

Ne çabuk geçti bu hafta..
Yazasım yoktu hiç..
Bahar sarhoşluğu, keyifsizlik, halsizlik..
Bir de bunun üzerine Alper'in okulunda yapılan sağlık taramasında yanlış bir teşhis ile bizi doktor doktor dolaştırdılar ki sinirlerim iyice harap oldu..
Neyse ki şimdi herşey yolunda..
İyiyiz yani :P

Birazdan kocam ve oğlumla birlikte BKM'nin son filmi Çok Filim Hareketler Bunlar'ı izlemeye gideceğiz. Gülmeye çok ihtiyacım var. Umarım keyifli bir filmdir..

Mutlu ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum size..

Not: Yorumlarda, twitlerde ve maillerde fotoğraf istiyorsunuz ama ben henüz kendimi hazır hissetmiyorum. Daha en az 10 Kg fazlam var. Lütfen şimdilik beni affedin :p