Çarşamba, Ağustos 31, 2016

The Body Shop Muzlu Şampuan ve Muzlu Saç Kremi

Saçlarımda iki yıldır ombre işlemi olduğu için sürekli hep "daha iyi" şampuanı ve saç bakım kremini arıyorum.
Denediklerimden biri de The Body Shop'un çok övülen muzlu şampuanı ve saç bakım kremi oldu.



Ben bu ürünü satın almadan önce epey araştırdım ve hakkında genelde hep olumlu yazılar okudum.
Özellikle nem verme konusunda başarılı bir ikili oldukları yazıyordu. 
Ve herkes muhteşem bir muz kokusunun banyoyu sardığından bahsediyordu!



Sitede yazdığına göre The Body Shop Muzlu Şampuan saçı nazikçe temizleyerek beslerken, yumuşaklık ve parlaklık vermeyi vaat ediyor.
Ben özellikle işlem gören saç uçlarımda ekstra bir yumuşaklık fark etmedim.
Saçı temizliyor ama onun dışında ekstra bir yumuşaklık ve parlaklık vermiyor bence.



The Body Shop Muzlu Saç Bakım Kremi için ise sitede saçı besler, nemlendirir, yumuşak, parlak ve kontrol edilebilir bir hale sokar yazıyor.
Şampuana göre çok daha başarılı buldum ben bakım kremini.
Özellikle tatilde plaj çantamdan ayırmadım ve havuzda duş aldığımda hep bu kremi kullandım.
Saçı nemlendiriyor ve kolay açılmasını sağlıyor.
Şampuanı bir daha almayı düşünmem ama saç kremini yeniden satın alabilirim.

Koku olayına gelince; benim aldığım seri de mi bir sorun vardı bilmiyorum ama söylendiği gibi aşırı bir muz kokusu alamadım ben iki üründe de. Güzel kokuyor ama benim okuduğum yorumlarda banyonun buram buram muz koktuğu falan yazıyordu. Bence o kadar yoğun ve kalıcı bir etkisi yok! Avucunuza aldığınızda muz kokusu geliyor burnunuza ama sonra hop kayboluyor! 
Buram buram değil yani!!!



Ben bu iki ürünü de %30 indirimle www.thebodyshop.com.tr 'den (ad) 19.50 TL'ye aldım.

Pazartesi, Ağustos 29, 2016

Suikast

Pazar akşamını Alper'in izlemeyi çok istediği Suikast filmine giderek değerlendirdik.
Böyle bir aksiyonu kaçıramazdık tabi ki :D
Jason Statham ve Jessica Alba'nın başrolde oynadığı filmde Bishop isimli eski bir suikastçiyi öldü sanılmasına rağmen düşmanları rahat bırakmıyor.
Onlarca kişiyi öldürmesine rağmen asıl kahramanın neredeyse burnu bile kanamaz ya bu film de işte tam öyle...
Duygusal eksiklikler vardı ama bu kadar aksiyon olunca yine de sıkılmadan izledik biz.



Aksiyon sahneleri nedeniyle filme 15 yaş sınırı koymuşlar.
Alper boy-posdan zor kurtardı!
Aklınızda olsun :D

Cuma, Ağustos 26, 2016

Yüce Adalet

Beklenmedik sonla biten filmleri seviyorum ben!
Keanu Reeves ve Renée Zellweger'ın başrolü oynadığı Yüce Adalet filmi de işte tam böyle bir film.
Geriye dönüş sahneleri dışında filmin neredeyse tamamı mahkeme salonunda geçiyor ama yine de sıkılmadan izliyorsunuz.

Bu kadar konuştum ama filmin konusundan bahsetmedim hala değil mi?
Filmde ünlü ve oldukça zengin bir avukat olan babası Boone Lassiter’ı öldürdüğünü itiraf eden 17 yaşındaki Mike Lassiter'ın mahkeme serüveni anlatılıyor. Mike'ın annesini Renée Zellweger canlandırırken avukatlığını ise aile dostları Ramsay rolündeki Keanu Reeves üstleniyor.

Elinde çocuğun itirafı dışında hiç bir savunma kanıtı olmayan Ramsay, Mike'ı kurtaracak mı merak ettiyseniz izleyin bence bu filmi...

Perşembe, Ağustos 25, 2016

Sleek Matte Me Ultra Smooth Matte Lip Cream Birthday Suit

Sleek Makeup Gratis ile Türkiye'ye gelince çok merak ettiğim Matte Me serisinde yer alan likit mat rujlarını denemek istedim. 
İlk tercihim bu serinin en meşhur rengi olan 436 numaralı Birthday Suit oldu. 
Mağazada son kalan ruju yakalamış olmamda etkili olabilir :D
 

Ben likit mat rujlardan The Balm ve Pastel'in rujlarını denedim.
Çok tecrübeli değilim belki ama Sleek'in Matte Me Ultra Smooth Matte Lip Cream serisinde yer alan Birthday Suit rengini sevdim. Kendime de yakıştırdım.



Bu serideki diğer renklerde böyle mi bilmiyorum ama Birthday Suit sürdükten kısa bir süre sonra sabitleniyor. Üzerine ikinci katı geçtiğiniz zaman çok tatlı bir gül kurusu/nude tonu çıkıyor ortaya. Günlük kullanım için oldukça ideal. Ben likit mat rujlardan önce peeling, nemlendirici ve dudak bazı adımlarını uyguladığım için benim dudaklarımda bu ruj kuruluk, çizgilenme gibi sorunlar yaşatmadı.



Kuruyana kadar dudaklarınızı (yaklaşık 1 dk) birbirine değdirmezseniz çok güzel bir bitiş elde ediyorsunuz. Gün içinde yağlı bir şeyler yerseniz ortalardan çıkmaya başlıyor. Tazelerken sorun çıkarmıyor, yama yama durmuyor ama...
Çift fazlı makyaj temizleyicileri ile de rahatlıkla çıkarıyorum.



Sleek Matte Me Smooth Lip Cream Birthday Suit'i Gratis'ten 29.90 TL'ye satın aldım.

Çarşamba, Ağustos 24, 2016

Chia puding denemesi

Sosyal medyada Chia puding ile ilgili tarifler o kadar popüler oldu ki bende merakıma yenik düştüm ve A101'den aldığım chia tohumlarıyla puding yapmayı denedim.

Sizi bilmem ama ben hep diyetteyim zaten!!!

Chia pudingi ister kahvaltı, ister tatlı yerine, isterseniz de ara öğün olarak tüketebilirsiniz.

Son yılların en mucizevi besini ilan edilen chia tohumu;

1- Bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
2- Metabolizmayı hızlandırıyor.
3- Kan şekerini düzenliyor.
4- Kolesterolü ve tansiyonu dengeliyor.
5- Bağırsakları temizliyor.
6- Enerji veriyor.
7- Günlük lif ihtiyacını karşılıyor.
8- Tokluk hissi veriyor.
9- Doğal omega 3 kaynağı.
10- Mineral ve protein deposuymuş!!! daha ne olsun ama değil mi :D



Chia tohumu sıvıyla karıştığı zaman şişip jöle haline geldiği için genelde puding gibi yeniyor.
2 yemek kaşığı chia tohumu ile bir bardak puding yapabilirsiniz.



Ana malzeme son yılların en mucizevi besini ilan edilmiş olan "Chia tohumu".
Mevsim meyveleriyle, özellikle çilek, muz, kivi ve şeftali ile çok yakışıyor.


Ben geceden 2 yemek kaşığı Chia tohumunu 150 ml soya sütüyle (Hindistan cevizi sütü, badem sütü, light veya normal süt ile de yapabilirsiniz.) karıştırıp kapaklı bir kapta en az 3-4 saat buzdolabında bekletiyorum.
Geceden yapıp sabah tüketiyorum genelde.
Tohumların birbirine yapışmaması için yatana kadar 1-2 kez karıştırıyorum.
Damak zevkime göre bal veya pekmez ile tatlandırıp üzerine dilediğim meyveleri koyuyorum.
Benim yaptığım şekilde 250 kalorilik doyurucu bir kahvaltı oluyor.

Not: Bu tarifi 3 yemek kaşığı kakao ilave edip hazırlarsanız tatlı krizlerinde çikolatalı puding yerine de tüketebilirsiniz.



Ben Tchibo'dan aldığım minik cam kavanozları kullanıyorum.
Ofise taşıması da kolay oluyor bu şekilde...

Chia tohumunu A101, Migros, Metro, Makro gibi büyük marketlerde, tüm organik ürün satan dükkanlarda ve aktarlarda bulabilirsiniz.

Pazartesi, Ağustos 22, 2016

Yves Rocher'dan minder formlu fondöten

Kozmetik alanında çok yenilikçi olan Kore'de oldukça popüler bu minder formlu "Cushion" fondötenler. Lancome, Loreal ve Yves Rocher gibi bir çok markada benzerlerini yaptı.

Ben yazın pek ten ürünü kullanmıyorum aslında. Özellikle bronzlaşınca göz altı kapatıcısı dışında bir ürüne gerek duymuyorum. Özel zamanlar da da hafif yapıda BB krem, renkli nemlendirici ya da Mac Face & Body gibi su bazlı fondötenleri tercih ediyorum. Yves Rocher'ın ışıltı veren Cushion fondöteni indirim dönemimde karşıma çıkınca merakıma yenik düşerek aldım.



Kapağı açtığınızda büyük bir ayna ve sünger karşılıyor sizi.
Ben sarı alt tonlu olduğum için en açık renk olan Beige 200 rengini aldım.



Ürünün içerisinde süngeri olduğu için makyaj çantasında ve seyahatlerde taşımak için oldukça ideal.



Sünger kısma bastırdığınızda ürün yüzeye çıkıyor ve rahatlıkla cildinize uygulayabiliyorsunuz.



Ben evde uyguladığım zaman Yves Rocher'ın yumurta formlu süngerini tercih ediyorum. Yıkaması ve kullanımı daha kolay geliyor.



Yorumlarıma gelecek olursak;

- Yves Rocher Pure Light fondöten ile oldukça pürüzsüz, canlı ve ışıltılı bir cilt elde ediyorum.
- Çok hafif bir yapısı var.
- Islak bir görünüm elde etmemi sağlıyor.
- Dilerseniz üst üste uygulayarak kapatıcılığı arttırabiliyor.
- Gün içinde tazelemek isterseniz de sorun çıkarmıyor.
- Merak edenler için parfüm ve paraben içermiyor.
- Bence tek olumsuz tarafı 11 gram olduğu için çok bereketli bir ürün değil! Onun dışında sevdiğim bir fondöten oldu.

Liste fiyatı 67.9. TL ama Yves Rocher sık sık indirime giriyor.
Ben alırken 60 TL'ye 39 lira öde kampanyası vardı. 
Yanında 39.90 TL'lik kalem ruj hediye ettiler.
Bu tarz kampanyaları takip edebilirsiniz.

Cuma, Ağustos 19, 2016

Bozcaada'da bir gün

Ağustos başında gittiğimiz Bozcaada izlenimlerimle karşınızdayım!

İlk kez gittim ben Bozcaadaya...
Yıllardır hakkında bir sürü yazı okudum, sosyal medyada takip ettiğim kişilerin deneyimlerini not aldım ve sonunda benim de yolum düştü bu şirin adaya...

Biz İzmit'te yaşıyoruz.
Çok yakın bir aile dostumuzun İstanbul, Kumburgaz'da düğünü vardı.
Bizde eşimle madem buraya kadar geldik gece düğünden sonra bir maceraya atılalım ve Bozcaadaya gidelim dedik.

İnternetten biraz araştırma yapıp Tekirdağ - Keşan üzerinden Gelibolu'ya geldik. Gece 03.00'deki Gelibolu - Lapseki feribotuna binerek (yaklaşık 35- 40 dakika) Çardak feribot iskelesine ulaştık. Feribot ücreti olarak araç + 1 yolcu için 30 TL, diğer yolcular için ise 5 TL ödemeniz gerekiyor. Çardaktan sonra 70 dk daha arabayla yol yapıp Geyikli'ye vardık. İskelede feribot sırasına girip arabada 2 saat kadar uyuduk. 07:00'deki Geyikli - Bozcaada feribotuna binip yarım saatlik bir yolculuktan sonra Bozcaada'ya vardık. Bozcaada feribotuna ise gidiş-dönüş için 70 TL ödedik.

Gelelim  Bozcaada'ya...



Akvaryum koyunda bir ben...



Akvaryum koyu...



Biz hafta içi gittiğimiz için ada çok kalabalık değildi.
Yüzmeyi düşünmediğimiz için mayo falan almamıştık yanımıza...
Akvaryum koyunda 25-30 kişi vardı deniz keyfi yapan.
Ben pişman oldum keşke buz gibi sulara atsaydık kendimizi :D



Bozcaada'ya gelip de kaleden adanın manzarasına bakmadan dönmeyin derim ben.
Tarihi açıdan çok bir şey yok epey tahrip olmuş ama manzara için değer bence.
Giriş ücreti kişi başı 5 TL. Sarı basın kartım olduğu için ben ücret ödemedim.



İskeleden kalenin görünüşü...



Kaleden adanın görünüşü...

Bozcaada'da demek birbirinden lezzetli reçeller, kurabiyeler, sakızlı tatlılar, dondurmalar, üzümler demek. Manzara fotoğraflarına ara verip kahvaltıya geçmek istiyorum.
Kahvaltı servisi çoğu yerde sabah 9 gibi başlıyor.
Eğer o saati bekleyemem diyorsanız pastanelerin açmaları, poğaçaları da nefis...



Biz kahvaltı için Rengigül'ü seçtik. Burası adanın en iyi kahvaltı durakları arasında gösteriliyor ama bence epey abartılmış. Çok güler yüzlü oldukları, servis konusunda hızlı ve özenli olduklarını söylemeden edemeyeceğim ama kişi başı 35 TL'lik bir fiyatı hak etmiyor bence. Yukarıdaki kolajda açık büfeleri görülüyor. Tabaklarda ürünler bol bol olmadığı için insan çekinerek alıyor her şeyi! Serpme olarak ise kişi başı birer tane pişi, bir minik akıtma ve omlet geliyor masaya. Sapanca, Maşukiye taraflarındaki köy kahvaltılarını düşününce çok zayıf buldum ben Rengigül'ün kahvaltısını. En basitinden çeşit çeşit reçel var ama onu koymak için reçellik yok. Sorduğumuzda ise ilk kez reçellik isteyen müşteri görmüş gibi şaşırarak 20 cm'lik servis tabaklarını gösteriyorlar. Bu şekilde de bütün reçeller birbirine karışıyor tabi!!! Neyse gelen yoğun istek üzerine reçellik siparişi verdiklerini ama henüz ellerine ulaşmadığını öğrenmiş olduk.



Kahvaltının ardından ada sokaklarını keşfe çıktık.
Rum mahallesinde dolaştık...



Haberim yokmuş gibi değil gerçekten haberim yokken eşimin çektiği bir kare...



Bozcaada sokakları Alaçatı sokaklarını anımsattı bana.
Renkli kapılar, çiçekler, Arnavut kaldırımları, sokağa taşmış lokantalar...



Adalı ressam Cemil Onay’ın çizdiği bu göz kırpmış kadın portresi Ada'da çekilip sosyal medyada en çok  paylaşılan kareler arasında yer alıyor.



Gezmekten yorulunca soluğu Çınaraltı Cafe'de aldık.
Çınaraltı'nın damla sakızlı Türk kahvesi pek meşhur.
Biz sabah kahvemizi damla sakızlı, öğleden sonra içtiğimizde ise klasik Türk kahvesini tercih ettik.
Eşim de ben de yoğun damla sakızı tadından hoşlanmıyoruz ama sevenlere tavsiye ederim burayı.
Serin çınar ağacının altında kahvenizi yudumlarken geleni geçeni izlemek çok keyifli oluyor.
Çınaraltında kahveler çınar yaprağı üzerine iliştirilmiş damla sakızlı minik kurabiyelerle servis ediliyor.
Damla sakızlı Türk kahvesi 8 TL, klasik Türk kahvesi ise 6 TL.



Çınaraltı'nın meşhur Sakızlı muhallebisi var onun da fiyatı 10 TL.



Çınaraltında otururken eşimin çektiği bir kare daha...





Bozcaada'nın en meşhur pastanesi 1959'dan beri var olan Çiçek Pastanesi.
Hem fırını, hem pastanesi, hem de dondurmacısı var.



Dondurma seviyorsanız ben Çiçek Pastanesi'nde ballı bademli dondurma yemenizi öneririm. Topu 4 TL. Ayrıca Çiçek Fırın'dan aldığımız ay biçimindeki bademli kurabiyeler de nefisti. Kurabiyelerin kilosu 40 TL. Pastaneden ayrıca ekşi mayalı ekmek (2.5 TL) ve tahinli çörek (7.5TL) de aldık ama onları pek beğenmedim. Kurabiyelerin tadı hala damağımda ama...



Çiçek Pastanesi gibi meşhur olan bir diğer yer ise Veli Dede Fırını.
Sıcak açmaları şimdiye kadar yediğim en iyi açmalardan biriydi. Oradan da arkadaşlarımıza ikram etmek için biscotti ve bademli Anna kurabiyesi aldık. Biscotti'nin kilosu 50 TL, Kurabiyeler ise 40 TL'ydi. Polonya usulü üzümlü keki tadamadık ama bir daha ki sefere yenecek lezzetler arasında yerini aldı.

Hem yerel halkın kurduğu tezgahlarda hem de pastanelerde domatesten incire, karpuzdan üzüme, karaduttan kabağa kadar çeşit çeşit reçeller satılıyor. Veli Dede'de 370 gr 15 TL.









Eve dönmeden önce son durağımız Tayyare Pizza oldu.
Sucuklu ve pastırmalı, orta boy "Turco" pizza söyledik. Fiyatı 32 TL'ydi.
Ve hayatım boyunca yediğim belki de en güzel pizzaydı.
Pizza seviyorsanız mutlaka yolunuzu buraya düşürün.
Restoranın iç tasarımında uçaklardan esinlenmişler ve bazı bölümlerde eski uçaklara ait koltukları kullanmışlar.

Tadacak çok lezzet var ama zaman sınırlı olunca insanın aklında bir çok şey kalıyor.
Ada'ya özel gelincik şerbetini biz içemedik ama gidecek olanların aklının bir köşesinde olsun...



18:00'deki Bozcaada-Geyikli feribotu ile dönüşe geçtik.
Eve gelirken kilosu 1.5 TL'ye miss kokulu Çanakkale domatesi ve Ezine peyniri aldık.
Çanakkale, Balıkesir, Bursa üzerinden gece 00:45'de İzmit'e vardık.

Gezi yazılarını okumayı ve yazmayı çok seviyorum ama hem fotoğrafları derlemesi, hem doğru bir biçimde aktarması oldukça zor. Umarım bir hata yapmamışımdır :D

Yeni yerlerde görüşmek dileğiyle...

Perşembe, Ağustos 18, 2016

Yves Rocher Profesyonel Makyaj Süngeri

Fondöten ve kapatıcı gibi ürünleri fırçaya kıyasla yüze çok daha pürüzsüz yaydıkları için makyaj süngerleri ilk çıktığından beri benim olmazsa olmazım!

50 ₺'lik fiyatı epey pahalı ama performansını çok sevdiğim için favorim Beauty Blender.
En az 4-5 tane Beauty Blender eskittim.
Sephora indiriminde, Watsons puanım biriktiğinde falan mutlaka yedekliyorum ben.
Onun dışında H&M, Real Techniques ve Yves Rocher'ın süngerlerini kullanıyorum.
 

Yves Rocher'ın Profesyonel Makyaj Süngeri makyaj vloggerları tarafından çok beğenildiği için çok kısa bir sürede tükenmiş ve aylarca stoklar yenilenmemişti.
Neyse ki Yves Rocher artık sesimizi duydu ve sonunda Beauty Blender'a muadil olarak gösterilen makyaj süngerini yeniden satışa sundu.
Ben ne olur ne olmaz diye bulmuşken iki tane aldım :D



Yves Rocher sünger elmas formunu andıran bir tasarıma sahip.
Uç kısmı göz altına uygulama yapmak için çok başarılı değil bence!
BB krem, renkli nemlendirici ve fondöten uygularken ıslak şekilde gayet pürüzsüz bir sonuç elde edebiliyorum.
Beauty Blender ile dönüşümlü olarak kullanıyorum.
Beyaz sabunla rahatlıkla temizleniyor.


Yves Rocher Profesyonel Makyaj Süngeri 14.90 TL'ye satılıyor.

Salı, Ağustos 16, 2016

Golden Rose'dan Highlighter Stick

Benefit Watt's Up! aydınlatıcı ile ilgili yazımda Golden Rose'un Highlighter Stickleri ile ilgili fikirlerimi ve Benefit Watt's Up'a muadil olarak görüp görmediğimi yazacağımı söylemiştim.
İşte sırada o yazı var!!!

Bildiğiniz gibi aydınlatıcıları cilde aydınlık ve canlı bir görünüm vermek için elmacık kemikleri, göz pınarları, kaş altı gibi yüzümüzde öne çıkarmak istediğimiz bölgelere uyguluyoruz.



Golden Rose'un iki renge sahip Highlighter Stickleri tasarımı ile aydınlatıcı uygulamak için oldukça ideal bir forma sahip. 
Bu iki renkte uzun bir süre stoklarda yoktu ama neyse ki Golden Rose stokları yeniledi ve artık tüm satış noktalarında var.



Highlighter Stickler iki renkten oluşuyor.
01 Bright Gold klasik bir şampanya rengi.
02 Bright Pink ise uçuk bir pembe.



01 Bright Gold ve 02 Bright Pink fotoğrafta da görüldüğü gibi renk olarak birbirinden oldukça farklılar.
Ben kimi zaman parmağımla kimi zaman da ıslak bir makyaj süngeri ile uyguluyorum bu stick aydınlatıcıları.
Yumuşak yapıda olduğu için dağıtırken herhangi bir sorun yaşamıyorum.
Ambalajı oldukça sade ve çantada taşımak için de gayet uygun.
Benim ofisteki makyaj çantamda 02 Bright Pink rengi var.
Evde makyaj yapacak vaktim olmadığında iyi iş çıkarıyor!



Golden Rose 01 Bright Gold Highlighter Stick Benefit'in Watt's Up aydınlatıcısına muadil olarak gösteriliyor. Ben iki ürünü de kullandığım için renk olarak birbirlerine çok benzediklerini düşünüyorum.



Benefit Watt's Up ambalaj, kalıcılık ve yapı olarak Golden Rose'dan çok daha başarılı ama aradaki fiyat farkını düşünürsek o kadar da olsun yani değil mi :D (Benefit Watt's Up Sephoralarda 119 TL'ye satılıyor.)

Ben Golden Rose Highlighter Stickleri Watsons mağazasından 21.90 TL'ye satın aldım.
Uygun fiyatlı, stick formlu, günlük bir aydınlatıcı arayışındaysanız testerlarına bakıp karar verin bence.

Pazar, Ağustos 14, 2016

Gölyazı...

Hani bazı kentler vardır ismi bile güzel gelir ya kulağa işte bence öyle bir yer Gölyazı...
Masal gibi bir adı var!
Büyülü...

Bursa'nın Nilüfer İlçesi'ne bağlı olan, Uluabat Gölü ile kucaklaşan şirin bir balıkçı köyü Gölyazı.
Eski adı Apolyont'muş.

Didim'e yazlığa giderken sürekli tabelalarını gördüğüm, beni bir süredir çağıran bir yerdi burası...
Tamamı birinci derece sit alanı olan Gölyazı'ya sonunda gitmek kısmet oldu!



Adını daha çok Güneşi Beklerken dizisi ile duyuran Gölyazı oldukça şirin, küçük bir balıkçı köyü.



Köy halkı güler yüzlü, oldukça da sıcak kanlı ve misafirperver...















Gölyazının simgelerinden biri de 743 yaşındaki Ağlayan Çınar.
Adını gövdesinden akan sudan almış...
Oldukça üzücü bir hikayesi var.

Söylentilere göre:

Apolyont'ta, Osmanlı döneminde Rumlar ve Türkler birlikte yaşarmış. Rum kızı Eleni ile Mehmet birbirine sevdalanmış. Çocukluktan beri süregelen bu aşk, Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum köylerinin boşaltılmasıyla birlikte bir kabusa dönüşmüş. Mübadele ile Apolyont'ta bulunan Rumlar ile Selanik'teki Türkler yer değiştirmiş. Apolyont'tan yola çıkan Rumlar içerisinde Mehmet'in sevgilisi Eleni de varmış. Bunu öğrenen Mehmet kalabalığın içerisinde sevdiği kızı aramaya başlamış. Tam onu gördüğü sırada Eleni'nin ağabeyi Yorgi Mehmet'in yolunu kesip "Bizler artık kardeş komşular değil, düşman iki milletiz. Bu iş asla olmaz!" demiş ve Eleni'yi unutmasını söylemiş. Mehmet sevdasından asla vazgeçmeyeceğini gerekirse bu uğurda canını bile vereceğini söylemiş. Bunun üzerine sinirlenen Yorgi, hançerini çekip Mehmet'e saplamış. Aldığı yaralarla acılar içerisinde kıvranan Mehmet, son bir gayretle Eleniyle gizli gizli buluştuğu ulu çınarın oyuğuna kadar gelmiş. Vücudundan akan kanlarla çınarın oyuğuna "Canım sevdiğim, sonsuza dek seni burada bekleyeceğim." yazmış. Olanları öğrenen Eleni, sevdiğine koşmuş. Ancak çınarın oyuğuna geldiğinde her zaman en mutlu anlarını geçirdiği bu ulu çınar onun kabusu olmuş. Biricik sevdiği kanlar içerisinde oracıkta boylu boyunca yatıyormuş. Sevdiğinin başını kollarına almış, son kez gözlerine bakmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak "Merak etme bir tanem, az sonra kavuşacağız ve sonsuza dek bu çınarın oyuğu olacak yuvamız, bu çınar var oldukça sonsuza dek yaşayacak sevdamız..."demiş. Daha sonra belinden çözdüğü kuşağının bir ucunu çınarın bir dalına, diğer ucunu da boynuna geçirerek oracıkta canına kıymış.