Cumartesi, Haziran 28, 2008

Notcuk

Beni merak edenler, yeni yazı eklemedi diyenler, arşivde dolaşsın.
Nasıl fikir ama !
Bakın hemen solda :)))

Hoşçakalın...

2 haftalık ARA

Yazarınız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre (2 haftacık) ara vermiştir :))))

Gülmeyin yaaa, gazetelerde öyle olmuyor mu?
Evetttt diyorsanız, benim neyim eksik !



Sadede gelirsek 2 haftalık bir ara veriyorum.

Niye mi ?

Havuz’a, dibimizdeki deniz’e ve komşu kentlere gezintiye çıkacağız.
Çoğunlukla evdeyim ama yeni yazı ekleyemeyebilirim.
My kooo ve Oğluşla Monopoly oynamak, bol bol miskinlik yapmak, terasta buzlu frappe yudumlamak, sıcaktan bunalana kadar uyumak, ve çokça dinlenmek istiyorum. Arada mutfaktan şahane yemek kokuları da gelebilir !!! Mütevazilik bu işte :)))))))))))))))))

2 hafta sonra burada olacağım, yaptıklarımı yazar, üşenmezsem fotoğraflarım. (Canım isterse arada yeni yazılar ekleyebilirim, söyleyeyim şimdiden :p)

Malum, ödemekte olduğumuz ev kredisi (9 ay kaldı, doğacak yakında !!) sebebiyle, gönlümüzce bir tatil planlayamadığımız için evde takılacağız bu yaz. Sanırım yani, çılgınlıklar insanlar için ne de olsa :))))

Bu sebeple siz bizim geçen yaz yaptığımız Antalya Lara Titanic Resort’teki tatil fotolarımızla başbaşa bırakıyorum.

Beni özleyin, geleceğimmmmm....

Yakında, çokkkk yakında, yine BURADAYIM !!!!!

Not: Fotoğrafı öylesine koydum, hayal etmek gerekiyor bazen. Neresei ki burası :O

Titanic'te geçen yaz...

Geçen yaz çok güzel bir tatil yapmıştık Lara’daki Titanic Otel’de. Alper bayılmıştı özellikle. Yemekleri, hizmeti, temizliği, kumsal plajı ve sığ denizi ile bizi kendine hayran bıraktı.

Kesinlikle tavsiye edilir. Bu bir reklam değildir, sadece öneri !!!!
Nereye gitsem diye düşünenlerin, kararsızların zihninde belki şimşekler çakar.



Otelin dış görünüş fotoğrafları Titanic'den alınmıştır.



Oğlum korsanlara benzemiş dimi ?, My Koo niye benim resmimi koydun diyecek ama ailece gittik ya ondan aşkım :))))



Denizi, tatili bütün çocuklar gibi Alper’de çokkk seviyor. Simiti elinden düşmüyor görüldüğü gibi, gözlükler nasıl ama ?



Uzanmış mindere, keyfim yerinde, fotoğraf çekmesen olmaz mı anneeeee ?



Renk renk bandanalar annemin eseri, başıma güneş geçer diye korkuyorda ! Babbaaaa bitti benim Fantam galibaaaa, çek çek gelmiyo hiç !!!



Odamızın balkonundan manzara...
Korsan gemisi ve aquası çocuklu aileler için süper. Ben maviyi boşuna sevmiyorum di mi ama ?

Cuma, Haziran 27, 2008

Bende İstiyorummm...

Bunun adı ' dargınları barıştıran koltuk ' olmalı.

Canımız bazen ballı lokma tatlısı gibi sarmaş dolaş olmak ister, bazen de amannn kimse bana dokunmasın !!

Tasarımcı Justin Porcano’nun kanepesini görünce işte budur dedim. Tek bir kanepeyle ister karşılıklı sohbet edin, ister kendi düşüncelerinize dalın, isterseniz birbirinize sarılın. Her durumda sehpanız yanınızda ve ayaklarınızı uzatabilmeniz de garanti!

Eeeee, daha ne olsun...



Küsmesin kimse yaaaa, çabuk barışın bakiiimm...



My Koo ile karşılıklı gazete okumak arada birbirimize kaçamak bakışlar atmak ne güzel olurdu bu koltukta !



Hımmmm, şimdi oldu işte, sarılın hadi hadi...

Buzzz gibi Frappeeee....

Kahve bağımlıları, yeni tatlar keşfetmeyi sevenler, sıcaktan bunalanlar burayaaaa...

Bir ara satır arasında hava atmıştım !!! çok güzel Frappe yaparım, fotoğrafını çekip yayınlayayım diye aylar geçti anca fırsatım oldu. Özürrrrr...
Moonish sana da söz vermiştim, inşallah okursun bu yazıyı.



Malzemeler: Uzun bir bardak, süt, şeker, Nescafe Classic, soğuk su, pipet. Ve de çalkalamak için şekşek yada minik bir kavanoz.

Ben Starbucks’un termosunu kullandım bu sefer. (Yeni aldım da, bahaneyle görün istedim !!) Tek kişilik hazırlarsanız daha güzel olur, çok kalabalıkta lütfen denemeyin. Cıssss, sıkılırsınız valla, çalkala çalkala bitmez. Nerden mi biliyorum, denedim :)))))))



Yapılışı: Tatlı sevenler çok kaşık, sevmeyenler az kaşık toz şeker ve yaklaşık 1 çay bardağı soğuk suya 1 – 1,5 tatlı kaşığı nescafe classic ilave etsin. Başlasın çalkalamaya, şekerler eriyene kadar çalkalayın. Sonra bardağa dökün. Tadına bakın, beğenmezseniz şeker yada kahve ilavesi ile tadı zevkinize göre ayarlayın. Ardından bardağın kenarından süt ilave edin. Kenarından dökmezseniz köpük hüüüppp diye yok olur, uyarmadı demeyin. Pipet yardımıyla hafifçe karıştırın. İşte bu kadar.

Afffiyettt Olsunnnnn...

NOT: Fotodaki Magnum Dark Çikolata tamamen dekor amaçlıdır. Gerekmedikçe kullanmayınız !! Nescafe Classic (Resmi büyütüp bakınız üzerinde Frappe resmi var) geçen yılkı Yunanistan seyahatimizden kalmıştır. Stokçu olduğum anlaşıldı mı :)) Bardakların da çok şekermiş diye soranlara son bir not; onlarda kahve cenneti Yunanistan da kırtasiyelerde bile satılan Frappe bardağıdır. Sanırım 6 tanesini 10 €’ya almıştım.

Başka sorusu olanlar, deneyenler, ben daha güzelini yaparım diyenler yada herhangi bir beyanı olanlar YORUM'da buluşalım.

Çarşamba, Haziran 25, 2008

Gelinlik hevesi!!

İnternette öylesine gezinirken Oscar De La Ranta’nın 2009 gelinlik koleksiyonu dikkatimi çekti. Nazo’cum senin için geç kaldım kusura bakma ama saç, duvak ve makyaj seçiminde belki bir faydası olur.

Kız kardeşim de 2009 yazında evlenecek, Yass’da sanırım öyle. Tüm 2009 gelinlerine hizmetim olsun bari :))))

2000 yılında evlenmeme ve modanın hızla değişmesine rağmen hala düğün fotoğraflarıma keyifle bakabiliyorum. Moda evine hayalimdeki modeli çizip gittiğim için çok iyi anlamıştık birbirimizi belki de ondandır. Makyajdan, saça, ayakkabıdan, keseye, el buketinden tutunda tüm detaylar zevkime göre olduğu için mutlu bir gelin olmuştum. Aksi olsaydı çıldırabilirdim, en özel günüm ne de olsa :)

Bir ara düğün fotoğraflarımı tarayıp siteye koyarım
Bakalım siz ne düşüneceksiniz !



Oscar de la Ranta’nın koleksiyonundaki gelinliklerin çoğu elbise formunda. Abartıdan hoşlanmayan, sadeliği seven gelin adayları için ideal olabilir. Fiyonk ve fırfır sıkça kullanılmış...



Fiyonklu ve straplez modellerin ağırlıkta olduğu koleksiyonda masumiyet simgelenmiş.



Elbise mi? Gelinlik mi?
Bu modellere gelinlik yerine elbise demek gerekiyor sanırım. 2.3. hatta 4. kez evlenenlerin tercih edeceği bir nikah kıyafeti gibi geldi bana. En sondakini ben 10. yılımızda giyebilirim mesela.



Bu gelinlik ise yine Oscar de la Ranta ama bu kez 2008 koleksiyonundan. Eteklerini çok sevdim.
My Koo’ya mesaj: Nikah tazelemeyi düşünüyorsan canım acele et, bitmeden alalım :)

Bunlarda yerli malı, AKAY Gelinlikten...





Çok romantik geldi bana bu iki model. Fransız gelinlerinden esinlenilmiş sanki, hem romantik hem de çekici !!!



Spor spikeri Burcu Esmersoy’a her ne kadar uğurlu gelmese de bu gelinlik ben doğal makyajını, prenses topuzunu, el çiçeğini ve de kabarık duvağını beğendim. İhtişam var resmen !



Birkaç tane romantik topuz modeli. Bunları Salıncakta iki kişi’nin tavsiye ettiği bu siteden seçtim.
Son olarak tatlı yiyelim tatlı konuşalım. Oscar De la Ranta’nın 2009 koleksiyonundan yola çıkıp nerelere geldim. Bravo bana :)



İşte nefis bir düğün pastası...

Beyaz güllerden el çiçeği de bence çok hoş oluyor.



Bu da benim el buketim, üşenmedim çektim. 8 yıl geçti biraz eskidi, kusura bakmayın !!

Salı, Haziran 24, 2008

Gelin Benim Olacak !

Dün akşam My koo ve Alper birlikte program yaptı bende arkadaşım Meltem ile birlikte sinemaya gittim. Romantik - Komedi filmlerini sevenlerin bayılacağı, temposu hiç düşmeyen komik, eğlenceli bir filmdi "Gelin Benim Olacak"...



Filmin konusuna gelince; Yakışıklı, karizmatik ve başarılı bir erkek olan Tom en iyi arkadaşı Hannah'a aşık olduğunu anladığı anda kız İskoçyalı ve oldukça zengin Dük Colin ile evlenmek üzeredir. Hannah en yakın arkadaşı 'ki kız 10 yıldır adamdan bir işaret bekliyor ama adam evliliğe ve aşka inanmadığı için arkadaşça davranıyor' Tom'dan nedimesi olmasını istediğinde adam yıkılır. Ama pes etmez ve mücadele etmeye karar verir.



Paul Weiland’ın yönettiği ve Patrick Dempsey, Michelle Monaghan, Kevin McKidd'in başrollerini paylaştığı Gelin Benim Olacak (Made of Honor), romantizm sevenleri hayal kırıklığına uğratmayacak bir yapım. Özellikle benim gibi Julia Roberts'ın "En iyi Arkadaşım Evleniyor (My Best Friends Wedding) " filmini izlemeye doyamayanları kesinlikle baştan çıkaracak.

Ben Dvd'si çıkar çıkmaz arşivime ekleyeceğim, bilginize sunulur...

Pazartesi, Haziran 23, 2008

Hayvanat Bahçesindeydik !

Alper'de acayip bir hayvan sevgisi var. Özellikle vahşi olanlara bayılıyor !! İlk hayvanat bahçesi ziyaretimizi 2 yaşında yapmıştık. "Meraba" diyen papağan görünce çok şaşırmış, evde sürekli papağan gibi konuşmaya başlamıştı. Ama nedense kurduğu tek cümle "Menim ayakkaplarım nerdeeeee"ydi. (papağan gibi okuyun burayı) Hala papağanlar nasıl konuşur diye sorduğumuzda aynı cümleyi kuruyor. Hafıza müthiş !

Pazar günü yani dün My koo, ben ve Alpiş doğum günü şerefine Boğaziçi Hayvanat Bahçesine eski adıyla Darıca Kış Cennetine gittik.

Malum hava sıcak olduğu için biraz piştik ama değdi.



Leylekler yeşillikler içinde mutlu mu bilmiyorum ama masa üstünde bu foto nefis duruyor. Tavsiye ederim :)



- Daha fazla yaklaşamam anne, çabuk çek !



- Sıcakkk ama olsun, burdaaaa hayvanlarrr var :)



- Anneeee bu balıklar beni yer mi yaaa, çabuk çek korkuyorummm !



- Ayyy, ayyyy Dinazorrrrr Anneee Babamla çekkk, korktumm yaaa...



En sevdiğim sihirli ayna bu, yaşasınnnn sıfır bedenim :))))



3 yıl önce geldiğimizde 3 Aslan vardı ama Ormanlar Kralı artık yalnız !



Maynunlarrrr çok şirindi yaaaa...

1. fotodaki arkası dönük olan baba maymun, yanındaki de yavrusu. 3. fotodaki ise anne maymun. Acayip keyfine düşkün ve artist bişeydi. İnsanları görünce battaniyesini aldı itinayla yere serdi ve üzerine oturup resmen poz verdi. Çocuğu eğlendirmek ise doğal olarak babaya kaldı :)))



- Hımmmm, tehlikeli bunlar dimi Anne...



- Anne, kafeste canları sıkılmaz mı bu kuşların ?



A de bakayım A, bi de Y de Y, şimdi birde I, oku bakayım AYI :))
İkisi kafeste olmak üzere 3 ayı vardı. Birinin resmi yok ama kocamandı !



My kooo tavşana poğaça yediriyor. Zavallı Penguenler ise gölgede kıpırdamadan duruyorlardı. Zebra açlıktan mı yoksa doğasından mı bilinmez ama kendi dışkısını yiyordu !

Boğaziçi Hayvanat bahçesi ile ilgili basında ekonomik sorunlarla alakalı bir sürü haber çıktı belki okumuşsunuzdur. Kapanma ihtimalinden söz ediliyordu, şimdi çoğu hayvanın bakımı sponsor desteği ile sağlanıyormuş. Ama bize yine de bakımsız geldi.

Giriş 15 Ytl, 0-6 yaş ücretsiz. Ayrıca eğer giderseniz maymunlar için kabuklu fıstık götürün. Zevkle yiyorlar :)

Cumartesi, Haziran 21, 2008

İyi ki doğdun Alper

Oğlum’a…

Senin 5. doğum günün, benim ise anne olmamın 5. yıldönümü…

Yani ikimiz için de önemli ve özel bir gün. Hamileliğim ve seni kucağıma aldığım o günler sanki dün gibi… Doktor, anne olacağımı söylediğinde de ağlamıştım, seni ilk kucağıma aldığımda da. Biliyorsun annen biraz sulu gözlüdür. Dayanamaz haksızlığa uğramana, canının acımasına, üzülmene, kırılmana, gözyaşına, anında akıtır yaşlarını...



Offfff, offffff Zaman o kadar hızlı akıyor ki yetişemiyorum sana. Tam doyamadan bebekliğine büyüdün. Daha dün adım atıyor bana heyecanla “Anneeee” diyordun. Bebeklik cd'lerini izlediğimde şaşıyorum, hangi vakitte oldu bunlar !

Nasıl geçti zaman, anlamadım !
Hemde hiç !



Canım oğlum,
Hayatım varlığınla öyle değişti ki seninle ben yeniden çocuk oldum, yeniden büyüdüm, beklentisiz sevmenin keyfine vardım.
Senin gibi bir çocuğa sahip olduğum için çok şanslıyım. Bazen keşke bu kadar duygusal olmasaydın diyorum ama elinde değil biliyorum.
Annesinin hazırladığı peynir ekmeğe şu ana kadar yediğim her şeyden daha leziz, hamburgerden bile diyerek dünyanın en lezzetli yemeği ilan eden, aldığım, giydiğim, sürdüğüm her yeni şeyi görür görmez fark eden, evlenince de bizimle yaşamak isteyen, çocuklarına benim bakmamı düşleyen, O’na göre dünyanın en güzel kadını olan bir annesi, süper kahramanlardan daha güçlü bir babası var.



Bu kadar masum, bu kadar kırılgan, bu kadar hayalci ve bu kadar gerçek olduğun için,
üzülmeme dayanamadığın, yüzümün asık olmasına tahammül edemeyip beni güldürmeye çalıştığın için, nedensiz neşe kaynağım olduğun için, varlığınla dünümü, bugünümü ve yarınımı aydınlattığın için, her halimle beni sevdiğin için, güzel yüreğin için,

Ve en önemlisi yaşamımıza kattığın anlam, günümüze kattığın neşe ve koşulsuz sevgi için sana teşekkür ederim.

İyi ki doğdun, iyi ki varsın.
Seni çok ama Çoooookkkk seviyoruz…
Ne kadar diye sorarsan, iki elimi ardına kadar açar ve dünyalar kadar derim.
Tıpkı senin gibi.
Annen...

Cuma, Haziran 20, 2008

Gözyaşlarımdan kurtulmak istiyorum !!

Ne gerek var demeyin, bazen o kadar zor durumda bırakıyor ki beni, sıkıldım, bunaldım, yıprandım…

Yeterrrr diyorum.

Hatırladığım ilk andan itibaren var bu duygusallık durumu ama anne olduktan sonra daha da arttı. Yoruldum artık ! İnsan gördüğü her şeyden, izlediği filmden, reklam cıngılından etkilenir mi ! Ben etkileniyorum işte.

Bazen sizlere yazılmış yada bana yazılan yorumlarda bile süzülüyor yaşlar gözümden...



Sezen Aksu çalıyor kafamın içinde şu an, Sen ağlama, dayanamammmm, ağlama göz bebeğim sana kıyamammmm diyor. Sakinliyorum. Şarkı bitiyor yenisi başlıyor. Bu defa ağlamak güzeldir, dökülürken yaşlar gözümden çalıyor. Fişi çekiyorum, STOP !!

Yazıya dönüyorum.

Alper ile alakalı herşeyde garanti yelkenler suda zaten.

Son örnek;

Biliyorsunuz Alper bu yıl anaokulu öncesi hazırlık için okula başlamıştı. Geçen hafta Alper'in okuldaki eşyalarını almak için okula uğradım. Kreş statüsünde anaokulu hizmeti de veren bir yuva bizimki. Anneleri çalıştığı için haftanın beş günü tam gün açık yuva. Alper Babannesi tarafından paşalar gibi bakıldığı için 3 gün yarım gün zar zor ! gitmişti.

Tamam başlıyorum anlatmaya :)))

Alperin eşyalarını almaya gittiğimde okulda Yuva sahibi tarafından düzenlenen veli toplantısı varmış. Ben Alper'i işyerime 50 mt uzaklıktaki ilköğretim okulu ana sınıfına kaydettirdiğim için toplantıya iştirak etmek istemedim ama öğretmenimiz Elif Hanım sizde katılın diyince kıramadım.

Toplantıda yaklaşık 40 kadar veli vardı. Okul Sahibi ve müdürü olan Hacer hanım kötü bir hastalıkla savaşıyor. Oldukça bitkin ve üzgündü. Sağlık sorunları nedeniyle okulu kapatmaya karar verdiğini açıkladı. Velileri özellikle de anneleri görseniz, nasıl üzüldüler. Bakacak başka yer bulmak istemediklerini, çok memnun olduklarını, çocuklarının öğretmenlerine anne dediklerini falan anlatıp vazgeçirmeye çalıştılar.

Ben dururmuyum sizce ?

Oysa beni etkileyen bir durum yok ki ortada. Yani bir ayarı olsun istiyorum, sevinçten de ağlayabiliyorum kederden de. Yerli de Yersiz de, kavga etmem gereken durumlarda kendime hakim olamayıp ağlamaktan korkuyorum. Rezil olacağım birgün !

Kafamda birsürü soru var !
Sesli düşünemiyorum, malum ofisteyim. Buraya yazıyorum, iyi ki varsın blog :)

Ağlamak güçsüzlük mü sizce ?
Benim gibi olanınız var mı ?
Ya da Psikolağa falan mı gitmeliyim ?
Yoksa işim gücüm derdim mi yok ne dersiniz, bir ses verin...

Perşembe, Haziran 19, 2008

Sade Kek

Kek yapmayı sevdiğimi biliyorsunuz artık. Saat şu an 16:40 ve ben acıktım, canım kek istedi. Geçenlerde yaptığım "Sade Kek" i yazayım da açlığımı yatıştırayım dedim.
Umarım işe yarar :)

Markete gittiğimde mutlaka aldığım şeylerden biridir Piyale'nin sade kekun'u. Kabarmama derdi olmayan garanti ve pratik bir çözüm benim için.



Ben bazen 1 bardak kadarını ayırıp içine kakao katıp iki renkli olarakta yapıyorum. Kullanmadıysanız, tavsiye edilir.



Hımmmmm, nefis gözüküyor dimi :)
Açım yaaaaa, idare edin !



Bu kekler nerede yapılıyor diyenlere işte benim mutfağım.
Maviyi sevdiğimi söylemiş miydim ?

Çarşamba, Haziran 18, 2008

Benim cici köpeğim...

Bir çok şey gibi broşları da seviyorum...
Bu broşu geçenlerde aldım, kuyruğuna bakarmısınız ne kadar asil :)



Fotoyu güzel çekemedim kusura bakmayın, malum pırıl pırıl parlıyor. Cici köpeğim resimde göründüğünden çok daha güzel. Fiyatı ise 25 YTL

Fuardaydık...

Her ilde fuar var mı bilmiyorum ama Kocaeli Fuarı her yıl halkı eğlendirmek için kendini yeniliyor. Gerçi yerel ve Ülke yönetiminin değişiminin ardından içkili mekanlar bir bir kapanmaya başladı ama özellikle çocuklu aileler için güzel bir alternatif.

Ayda birkaç kez ünlü sanatçıların konser verdiği Koceali Fuarı bu yıl 42. kez kapılarını halka açtı. Alper fuarın açıldığını duyar duymaz tutturmaya başladı gidelim diye. Pazartesi akşamı gittik, gezdik, dondurma yedik.



Alper'in mutluluğu anlaşılıyordur heralde, fonda gözüken ahtapota bindik. Ama korkunca inmek zorunda kaldık :)



Alper, Işıl ablasıyla birlikte tren'in çocuk versiyonu olan dinazora, kanoya ve atlı karıncaya bindi.



Ben yaşlanmışım sanırım sadece balerine bindim My koo ile onda da başım döndü :) Gençliğimde Gondol'dan başlar ne var ne yok binerdim. Ama bu defa canım hiç istemedi.

Alper mutlu oldu bu da bize yetti zaten :)

Fuar ile ilgili ayrıntılı bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

Salı, Haziran 17, 2008

Yine Mimlendim :)

Çocukla Çocuk beni “Mal Varlığım” konusunda mimlemiş…

Aslında biraz zorlandım, o kadar çok şey var ki beni ben yapan, bana değer katan, ilk aklıma gelenleri yazdım.

En değerli hazinem, hayatımın anlamı, biricik oğlum Alper,



Nazo; Senin çıkartmalarda bu masanın üzerinde :)

Tabiî ki My kooo, 10 yıldır diğer yarım,
Annem, babam, kardeşim, ağabeyim, yeğenim kısaca tüm ailem,
Eşim sayesinde sahip olduğum 2. ailem,
Sağlığım,
Pişmanlık duyulmadan yaşanmış 27 koca yıl,
Huzur içinde geçirilmesini düşlediğim bir ömür,
Hatıralarım, Hayallerim, Zevklerim,
Beni ben yapan içimdeki çocuk,
Her durumda akan gözyaşlarım, (tedavisi yok mu bunun?)
Eşim armağan ettiği için bana göre çok kıymetli olan takılarım,
Bilgisayarım, fotoğraf makinem, cep telefonum,
Dikiş kutum, takı çantam, dergilerim, sakladığım filmler, doyamadığım kitaplar,
Alper’in ilk ayakkabısı, bebek kokusu sinmiş zıbınları,
Dostlarım, arkadaşlarım, ânı paylaştığım bloğum,

Aslında daha neler neler var ama bu kadar yeter sanırım.

İçimden Geldiği Gibi, bende seni mimledim :)

Loreal Glam Shine 6H

Ben parlatıcılı ruj kullanmayı çok seviyorum, özellikle de yaz aylarında. Parlatıcı rujun benim için en büyük dezavantajı kalıcı olmamasıydı. Gün içinde sürekli yenilemekten hoşlanmıyordum. Loreal bu soruna çözüm bulmuş, 6 saate kadar kalıcılık ve parlaklık garantisi veren Glam Shine 6H'u üretmiş. Ben bir süredir kullanıyorum, belki 6 saat aynı parlaklıkta kalmıyor ama 4 saat'i garanti :)


Test edip onayladığım Glam Shine 6 H parlatıcı ruj'un fiyatı'da bence makul . Türkiye'de 27 YTL'ye satılıyor. Parlatıcı ruj kullanmayı sevenlere tavsiye edilir.