Perşembe, Ocak 29, 2009

İnci dişler...

Blog dünyasının en meşhur çocuğu sanki Alper!
Her halde fotoğrafı yayınlanıyor blogta baksanıza.
Son durum inci dişler, ama onca Chokellaya rağmen hiç çürüğü yok, afferrimm ona di mi!

Yemek yemeye korkuyor :)
Kıyamam ben ona...



Çizgi filmde görmüş diş perisini..
İlk çıkan dişini yastığın altına koyup uyuyormuşsun. Peri uyuduktan sonra gelip dişi alıyor yerine para koyuyormuş..
Denemek istiyordu ama vazgeçti dün akşam :)
Sanırım Peri'den korktu ya gerçekten gelirse diye..
Saklıyorum bende çatıya atmaya da kıyamadım..
Göbek bağı, ilk saçı, ilk dişi hepsi bir kutuda kalacak şimdilik..



İlk dişimiz acısız düştü bakalım devamı nasıl olacak...

Çarşamba, Ocak 28, 2009

Flash Haber :)

İlk dişimiz çıkmış bugün.
Çalışan Anne bir sürü şey gibi telefonda öğreniyor bu durumu da :( (
Dün akşam uyumadan önce fırçalarken kanamış çok korkmuştu.
Kahvaltıya bu sabah halasına gitmişler yemek yemeye korkmuş. Zaten düştü düşecekti halası çekmiş :)) Çok merak ediyorum dişsiz gülümsemesini. Yarın size de gösteririm tamam mı...

Diyaloglara devam...

Dün akşam yemek öncesi geçen bir konuşmayı aktarıyorum ama lütfen aramızda kalsın :)

Durup duruken Alper dedi ki;
- Annee, sen Paris'e gitmek istiyorsunya hani babamda uçaktan korkuyor.
Evvettt
- Bende yüksekten korkuyorum. Demirlere yaklaşınca aşağıya bakamıyorum. Uçağa binemem yani!
Ne yani ben Paris'e tek başıma mı gideceğim.
-Evetttt
Ama gidemem ki yalnız yaaa
- Niye anne "aşıklar şehri diye mi"!!!
Bayıldım bu cümleye yaaaa...



Şimdi orda olmak vardı, hemde krize inattttt...



Hani Çocuğunuzdan Mektup Var yazısında bırakın çocuklarınız kendi işlerini kendileri yapsın falan diyor ya bizde Alper bazı işlerini kendisi yapsın istedik. Mesela ben ayakkabılarını kendin giy çok büyüdün dedim. Babası da Alper Playstation'da yardım isteyince (Playstation'da Alper'in ilerlemede zorlandığı bölümleri o geçiyor) sen kendin uğraş biraz demiş. Cevap aynen şu;

- Yaaa siz fazla ciddiye aldınız şu mektubuuuu!!! (Çok da ciddi bir ses tonu ile)

Biz My Koo ile koptuk resmen :)))


Not: Fotolar tamamen Paris aşkıma adanmıştır :)

Salı, Ocak 27, 2009

Kısa Kısa...

Hayat olanca hızıyla akıp gidiyor. Ben ise yakalandığım soğuk algınlığının peşinde sürüklenip duruyorum. Önce hafif bir öksürük ardından ses kısılması, üşüme, terleme, hırıltılı öksürük derken neredeyse 2 haftayı geçti ama inatla yerleştiği yerden kıpırdamıyor bu mikrop. Doktora gittim akciğer filmi ve kan tahlili yaptırdım önemli bir şey çıkmadı. Antibiyotik, C vitamini ve öksürük şurubu kullanıyorum ama daha faydalarını göremedim. Nasıl bir virüstür bu yaaaa! Resmen tüm vücudumu işgal etti. Amannn kendinize dikkat edin...

Alper'in durum tesbiti şu;

- Anneee, soğuk havalarda atlet giymezsen hasta olursun tabiiii!!! (Şebek bu çocuk yaaa)




Evde karne heyecanı sürüyor. Alper hayatından çok memnun. Bir eli yağda öteki balda babannesinde keyif yapıyor. Ben tatildeyim ne istersem yaparım halleri de mevcut :( Playstation konusunda biraz daralttı bizi. Tek başına oynamayı sevmediği için Babasını da sürüklüyor yanına. Dün gece My Koo bile pes etti şimdi benim başımda gel sana öğreteyim diyor :) Kıyamıyoruz da, yandık valla :))) Hayır deyince bir tripler bir kaprisler yapıyor ki sormayın! Resmen oynuyor sıpa.

Alper'in inci gibi 20 adet süt dişi var-dı ağzında ama şimdi 22 ettiler. Üst damakta en arkada sağlı sollu ilk kalıcı dişlerimiz patladı. Hiç ağrısı olmadığı için tesadüfen gördüm iki dişi de. Ön alt orta dişi de sallanıyor çıktı çıkacak. Yeni bir devrim oluyor ağzında anlayacağınız...

Birde artık hemen hemen herkesi tanıyor. Dün akşam yatıyorum yatakta gelmiş anne sana mektup gelmiş dedi. (kandırıyor beni güya) Kimden dedim gülüyor bir yandan utangaç yaa birazcık - eee şeyy Yass'tan bi de Nazo'dan, Tuğba'dan :) Anne başka kimler vardı yaaa :))) (Yass Jaws'ın iyileşmesine de çok sevindi haberin olsun. Birde diyor ki filmlerde kediler dört ayak üstüne düşer derler dimi anne bak düşmüyormuş :)) Tuğba ablası Alper'e dedim ki Tuğba gelecek yine buluşalım mı oluurr dedi bekliyoruz sizi tamam mı.

Foto geçen yaz'a aittir. Yaz çabucak gelse ve yüzsek yorulana dek...

Şimdilik bu kadar, kalın sağlıcakla...

Çocuğunuzdan Mektup Var!

Karnesine iliştirilen bu yazıyı görünce Alper’e dedim ki bize mektup yazmışsın. Hayyırr anne yaaa ben daha yazmayı bile bilmiyorum. Kesin öğretmen yazmıştır. :) dedi! İşte bir çocuğun gözünden anne – babaya yazılmış satırlar. Okuyunca kendi yaptığım minik hatalarında farkına vardım. Belki size de faydası olur diye üşenmeyip yazıyorum :)



Sevgili anneciğim ve babacığım;

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim. Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da, sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın. Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakla güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta ve uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her zaman her yerde koruyup kollayın. Davranışlarımın sonuçlarını kendim görebilirsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım yoksa. Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin ama beni şımartmayın da. Hep çocuk kalmak isterim sonra. Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz sözler vermeyin. Sözünüzü tutamayınca sizlere güvenim azalıyor. Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini sevdiğimi söyleyemem ama beni hiç kısıtlamadığınızda da ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor hem de bundan yararlanmadan yapamıyorum. Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlıklar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak birbirinize saygı ve sevginizin azaldığını görmek beni yaralar ve tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri ben pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. “Ben senin yaşındayken” diye başlayan cümleler kurmayın. Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni yaramazlıklarım için kötü çocukmuş gibi yargılamayın. Yanlış davranışımın üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı sürece cezama katlanabilirim. Beni dinleyin. Öğrenmeye en yakın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve öz olsun. Beni yeteneklerimin üzerinde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri yapmamı bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin, hiç değilse çabamı övün. Beni başkaları ile karşılaştırmayın. Umutsuzluğa kapılırım. Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkmayın. Bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davrandığımı gördüğünüzde ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın. Yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam da, soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınız haklı görebilirim ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki, bende sizi başkalarının önünde güç durumda bırakabilirim. Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz tersine beni size yaklaştırır. Aslında ben sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çalışmayın. Yanıldığınız görünce üzüntüm büyük olur. Bana verdiklerinizin yanında benden istediklerinizin zor olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın. Benden “örnek çocuk” olmamı istemezseniz bende sizden kusursuz Anne baba olmasızı beklemem, sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter. Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi ama seçme hakkım olsaydı sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.
Sizi seviyorum.

Çocuğunuz...

5. Cümle…

Pamuk ve Nzlgl abla mimlemiş beni bu defa…

1.yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
2. 161. sayfayı açın.
3. 5. cümleyi okuyun.
4. Blok sayfasına yazın.
5. En güzel cümle ve en güzel kitabı seçmeyin. Sadece yakınınızda olan ilk kitabı alın.
6. Blog arkadaşınıza yollayın.



Adam Fawer’in Olasılıksız’ı çoook uzun zamandır komedinin üzerinde duruyor ama ben 100. sayfayı geçemedim hala. Secret gibi o da beni hiç sarmadı hatta okuma alışkanlığımı alıp götürdü:(

1- İlk kitabı aldım
2- 161. sayfayı açtım.
3- 5.cümleyi okudum
4- “Haydi Gel!” dedi Caire’in omzuna kolunu atarak. “Seni görmek güzel Billy”, dedi Caire gerçektende böyle hissettiğine şaşırarak.
5- En güzel cümleyi seçmediğim belli oluyordur değil mi? Komedine uzandım, elime kitabı aldım ve sayfayı bulup yazdım.
6- Eğer cevaplamadılarsa Öykücü ve Serrose’yi mimliyorum…
Kolay gelsin...

Cumartesi, Ocak 24, 2009

Karnemizi Aldık

Bugün itibarıyla başlayan sömestr tatili evimizi sevince boğdu! Alper'i bir görseniz 15 gün tatile girdi okul diye mutluluktan havalara uçuyor! Bu kötü bir şey değil di mi?

Alper okuldan elleri dolu geldi. Bir adet Gelişim Raporu, (Karne verilmiyor sanırım ana sınıflarında artık) Bir adet mektup, (Mektubu daha sonra yayınlayacağım) ve kocaman bir klasörle geldi. Klasörde sınıfta yapılan faaliyetlerin bir bölümü var. Bir kısmı yıl sonu sergisi için ayrılmış. Eve gelen çalışmalar bunlar...




Belki bana öyle geliyordur ama, ne güzel şeyler yapmışlar değil mi? Bayıldımmm ben :)



Alper’in Gelişme Raporu (Ara Karne)

Bilişsel Alan; Renk, sayı, şekil kavramları ile ilgili gruplama, sınıflama, eşleştirme, sıralama çalışmalarını başarıyla yapabilmektedir. Dikkatini yapılan çalışma üzerinde toplayabilir. Bazen çalışmalarda yardıma ihtiyaç duyduğu olmaktadır. Nesnelerin mekandaki konumunu doğru olarak söyleyebilmektedir.

Dil Alan; Sesleri ayırt edebilir ve konuşurken sesini doğru kullanabilir. Kendini sözel olarak ifade etmekte zorlanmaz. Konuşurken göz teması kurar, sohbete katılır. Sohbet sırasında düşüncelerini söylemeye çalışır. Söz almak için sırasını bekler.

Sosyal – Duygusal Alan; Genel olarak duygu ve düşüncelerini sözle ifade etmekte zorluk çekmez. Ancak duygularını zaman zaman dışarıya yansıtmadığı olur. Grup etkinliklerine isteyerek katılır. Gerektiğinde lideri izler. Başladığı işi bitirme çabası gösterir.

Psikomatör Alan; Bu dönem boyunca sınıfımızda yaptığı etkinliklerde fiziksel açıdan yeterli gelişim göstermektedir. El, göz koordinasyonu gerektiren çalışmalar sırasında bazen yardıma ihtiyaç duyar.

Özbakım Becerileri; Gerekli temizlik kurallarını uygulayabilmektedir. Giysilerini sınıf içerisinde yardımsız giyip çıkarabilir. Kendini sınıf içindeki kazalardan koruyabilir.

Genel Sonuç; Tüm öğrenim hayatı boyunca başarılı bir öğrenci olacağına inanıyorum.

Cuma, Ocak 23, 2009

Yeni mim "4 soru"

Nazocum beni mimlemişşş, o şimdi tatilde ama ben bilgisayar başında görevdeyim :)
Gelelim beni ilkokul sıralarına götüren anketin cevaplarına...



Yaptığım 4 iş:

Halkla İlişkiler
Sinema ve Moda yazarlığı
Moda ve Kişisel blog sahibeliği
Ev işleri, yemek, Çocuk bakıcılığı :)

Defalarca izleyebileceğim 4 film:

Göl Evi
Holiday
My Best Friends Wedding
Babam ve Oğlum

Yaşadığım 4 yer:

Yaşadığım tek yer Kocaeli, şimdilik tabi :)

İzlediğim 4 televiyon programı:

Asi
Canım Ailem
Hülya Avşar Stüdyosu
Saba Tümer ile bu gece

Tatil için gittiğim 4 yer:

Antalya: Kemer, Side, Belek, Lara
Bodrum
Çeşme
Yunanistan

En sevdiğim 4 yemek:

Etli yaprak sarması
Karnıyarık
Patates kızartması – Köfte
Elbasan

Hemen şimdi olmak istediğim 4 yer:

My Koo ile; Paris - Venedik
Alper ile; Dubai, Disneyland

Bir yağmur damlası olsaydım düşmek isteyeceğim 4 yer:

Oğlumun teni,
Balkonumdaki lalenin toprağı,
Venedik’te gondol sefası yapan aşk dolu bir çiftin üzeri :)
Mis kokan Çilek tarlası

Sobelemek istediğim 4 kişi:

Haydins (Makyaj mimini pas geçtin bunu atlama :0)
Sönmez Mutfak
Cool Cookie
Lemanice ( Ben tüm blogları google reader üzerinden takip ediyorum ama sende sorun var canım ya bir türlü yeni yazıların gözükmüyor. Sebebini biliyor musun?)

Mini Diyalog

Bu konuşma 5 dakika önce gerçekleşti.

Sıcağı sıcağına burda :)



- Anneciimm naber,

- İyyiiyimmmm

- Bugün kim karne alıcak?

- Bennnn

- Peki kim karne hediyesi alıcak?

- Seennnn

- Annecim ya yanıma para almamışım sonra alsamm?

- Kredi kartını kullannn Anneeee!!!

Çarşamba, Ocak 21, 2009

Bekliyorum

Bekliyorum,
Bekliyorummm...

Monoton bir hafta yaşıyorum. Eşim iş dolayısıyla gece yarısı geliyor eve bizde Alper ile evde takılıyoruz. Bu aralar favori dizim Atv'deki Canım Ailem. Meliha'yı canlandıran Şebnem Bozoklu'ya hasta oluyorum. Ne güzel bir şivedir o yaaa, süpersin Meliha abla süpperrr.

Evde oturup pineklemek dışında da birşey yapmıyorum. Ruhum yorgun bedenimde ona ayak uydurdu anlayacağınız... İki gündür şahane bir hava var dışarıda. Öğle yemeğine çıktığımda kemiklerimin ısındığını hissediyorum. Biz kar yağar diye beklerken erken bahar geldi galiba buralara!

Neyse konumuza dönelim :) Neye mi beklediklerime tabi!




Öncelikle Lost'un 5. sezonunu bekliyorum. Merakla, heyecanla... Tüm dünya bu akşam izleyecek ama biz bekleyeceğiz :( Dizi yayınlanacak, alt yazılar yazılacak derken en erken Cuma gecesi izleyebileceğiz sanırım. Neyse aylar geçti 2 gün de geçer elbet. Bakalım neler olacak!




Geçen sezon ekrana veda eden Hatırla Sevgili'yi kaçırmadan izlemiştim. 23 Ocak'ta o dönemlere ait yeni bir dönem filmi giriyor vizyona. Tomris Giritlioğlu'nun yönettiği Murat Yıldırım, Beren Saat, Okan Yalabık, Tuncel Kurtiz ve Belçim Erdoğan'ın başrolünü paylaştığı "Güz Sancısı" yaşadıkları aşkla değişen ve başkaldırmayı öğrenen iki sevgilinin öyküsünü anlatıyor. Filmin arka fonunda da 6-7 Eylül olayları var. Meraklılarına duyurulur. ben ilk fırsatta gideceğim...





Cuma günü okullar Sömestr tatiline giriyor. Bunu fırsat bilip oğlumla ufak bir tatile çıkmayı çok isterdim ama bu şu an pek mümkün gözükmüyor. Eee madem tatile gidemiyoruz bari sinemaya gidip minik fare Despero'nun maceralarını izleyelim değil mi? Fragmanını izledim çok eğlenceli bir animasyona benziyor. Aklınızda olsun...




Benim beklediklerim bunlar!
Sizlerin farklı önerileri varsa onlara da açığım...

Cuma, Ocak 16, 2009

Yazasım yok...

Hiç yazasım yok bu aralar. Düşünüyorum taşınıyorum ama yok işte yok. Hayat olanca hızıyla akıp gidiyor. Ben yine sabah 8'de kalkıyorum, işe geliyorum. Öğlen biricik dostum Meltem ile yemek yiyip azıcık laflıyoruz sonra yine ofis yine dört duvar. Akşam Alper'i alıyorum ve 18:00'de evde oluyoruz. Yemek yiyoruz, neler oldu gün boyu onları paylaşıyoruz sonra da hooppp yatak. Arada keyfimiz olursa 1-2 film izliyoruz My Koo ile o kadar. En son 120 çocuğun Van'da yazdığı destanı anlatan 120 filmini izledik. O zaman yaşananlara görünce zamanında ne kadar cesurmuşuz diye geçirdim içimden. Bu millet tarih yazmış çoluğuyla çocuğuyla, genciyle yaşlısıyla...

Nedensizlik..
Belirsizlik..
Güvensizlik canımı sıkıyor..
Daha neler göreceğiz gazetelerde, tv'de..
Kim doğruyu söylüyor, bu ülke nereye gidiyor..
Filistin halkının yaşadıklarına dur diyecek birileri yok mu!


Geçen hafta itibari ile daha sağlıklı beslenmeye karar verdim. Kendimi daha iyi hissetmek ve aynı zamanda da kilo verebilmek için. Şahane sebze yemekleri yiyorum, bol salata ve cacık eşliğinde. Şimdilik 1.5 kilo verdim ama hedefime daha var.
Alper 1'den 29'a kadar yazmayı öğrendi. Biraz yamuk yazıyor ama daha da düzelecek. Merakla sömestr tatilini bekliyor. Bol bol playstation oynayacakmış. Favori oyunu Lego Batman ve Lego Indiana Jones. Onlar baba oğul oynarken bende evde pinekliyorum.
Ben bu yazıyı yazarken Ayşe Arman'dan bir mail aldım. Babası vefat ettiğinde başsağlığı için bir mail yazmıştım okuyup çok nazik bir cevap yazmış. O'nu niye sevdiğimi bir kez daha anladım. Teşekkürler Ayşe, iyi ki varsın...
Şimdilik bu kadar, mutlu haftasonları...

Salı, Ocak 13, 2009

Gecikmiş bir "Mim"

Gizemcim beni epey önce mimlemişti ama fotoğraf çekmeye üşendiğim için ancak yazabiliyorum. Konu makyaj malzemeleri. Ben makyaj yapmayı severim ve ruhumun iyi olduğu hergün makyaj yaparım. Günlük makyajım beyaz far, göz kalemi, allık, rimel ve parlatıcı ruj’dan oluşur. Sabahları 5 dakikamı alır ama eğer o gün özelse en az 30 dakika ayırmam gerekebilir :)

Makyaj yapmayı, yeni çıkan ürünleri denemeyi, ambalajına kanıp almayı çok severim. Bu aralar en büyük takıntım rengarenk göz kalemleri. Sanırım 25’den fazla var elimde ve en az 20’si 2-3 kez kullanıldı :)

Naaapiiim seviyorum işteeeee :)))))))





Makyaj çantalarım kullanım şekline göre büyüyor :) Allığım Loreal Rose 02 Numara, Loreal’in pudrası ve Max Mactor’ün stick kapatıcısını kullanıyorum ama çok çok az. Özellikle pudra ve fondöten kullanmaktan nefret ediyorum ama pudralı kapatıcılar göz altlarım için olmazsa olmazım. Farları genellikle fırça ile sürerim şimdilik tercihim Avon ama I.D Bareminerals’in fırçalarından almak istiyorum en kısa zamanda.





Farlarımda genellikle Loreal ve Avon. Göz kalemlerim buradakinin 3 katı ama hepsinin resmini çekemedim :) Mor, lila, pembe, mavi, altın ve turkuaz renkler en çok kullandıklarım. Mascara olarak Lancome Hypnose ve Loreal Lash Arcchitte’ı kullanıyorum...




Genelde Loreal’in rujlarını tercih ediyorum. Mat yerine hafif şıkırtılı rujları sevdiğim için Loreal Glam Shine serisi tam bana göre. Şeker pembe olan 50 no, diğerleri 201, 203, 209 ve 500. Genelde pembe, ten rengi ve kırmızı tonlarını seviyorum. Kırmızı her tene yakışmaz denir ama bence her cilde göre “Kırmızı” vardır marifet bulabilmekte :) Ben buldum hemde 2 tane, ehehehehe.

Fotoğrafını çektiklerim bunlar, hepsini çekemedim kusura bakmayın uykum vardı çünkü :)




Geçenlerde I.D Bareminerals uzmanına kahve tonlarında bir makyaj yaptırmıştım. Bu fotolar o zamandan yeri gelmişken yayınlayayım dedim. I.D Bareminerals'in ürünlerini çok beğendim ama kendim uygulayabilirmiyim diye endişelendiğim için henüz almadım.

Bende sevgili arkadaşlarım Haydins’i ve Tuğba'yı sobeliyorum. Kolay gelsin :)

Pazartesi, Ocak 12, 2009

NAZAN ÖNCEL’DEN 11’DE 11

Malum ekonomik kriz dünyayı vurdu korsan ve internette müzik piyasasını. Bu aralar yeni albüm pek çıkmıyor genelde cover ve single albümler yapılıyor. Krize inat geçtiğimiz haftalarda Nazan Öncel söz ve besteleri kendine ait olan yepyeni bir albüm çıkardı. Süppperrr, kesinlikle tavsiye ederim. 11 şarkının 11’i de güzel olur mu olurrr...





NAZAN ÖNCEL – Hatırına Sustum

1- Öp Barışalım: hadi öpppp, öp öp barışalımmm barışarak konuşalımmm...

2 -Seni Bugün Görmem Lazım: bize ne oldu bilmem lazım, önce kendim inanmam lazım, bunla başa çıkmam gerek, zamanla alışmam demek, beni biraz anlaman lazım. O da mı yalannnn, bu da mı yalan. Kötü bir rüya gördüm o zaman...

3- Canım Benim Nasılsın: Bi yürüdüm bir durdummm, denize bir kıyı buldum. Bıraktığın biçimde geceyle kardeş oldum. Bi sen varsın aklımda, kedim bile farkında...

4- Hatırına Sustum: Hayat kolay değil, ağlarım ağlarım, bunu daha çocukken anladım anlatamadım. Ooofff hangi birine yanayım hangisini anlatayımmmm geceler diken bana hangi gecemi yakayımmm....

5- Nereye Gitti Bu Adam: Bildiğim bütün yollarrrr, Taksime çıkar. İstesin yeter ki bir taksiye bakar, nereye gitti bu adam, ne kadar sürecek bu dram. Ben onun yalancısıyım kaderi çıkarın aradan...

6- Ankaralı Sevgilim: Bana seni aratmıycak, bundan böyle ağlatmıycak karınca kararınca bir sevgili buldum ben! Birrr sabah kapımı açmış karşımda seni bulmuşşştummm boynuna atılmıştım nasıl mutlu oolmuştummm...

7- Bu da Hayat mı: Herkes beni mutlu sanırrr, bu katırın yükü ağır amannn be bıktım be bana neee gülle gülee, bu da hayat mı hayat seni sevende kabahat bizim sonumuz olmayacak...

8- Manzaralı Oda: Saat gibi kurulmuş biz bize vurulmuşuzzz, kapıları sürmelemiş kedere boyanmışız. Uyumuş uyanmış bir su içip yatmışız. Elimi tutmuş rüyaya dalmışız. O döner ben dönerim...

9- Polyanna: Bu kadar acı yaza da yeter kışa da yeter dokunma yeter deliriyorummm, çok çocuksun çookk, git oyna çocuk!

10- Ali: Git oğlummm uzaklara, bırakmazlarrr hayatta. Düşünürde diyemezsin buralarda ooyyyy ...

11- Çiçekçi Geldi: Bir çiçek herşeyi söyler hem çok güzel hem söz dinler küskünleri barıştır sinirleri yatıştırır...

Daha ne olsun dimi ama! Ellerine sağlık Nazan ÖNCEL

Cumartesi, Ocak 10, 2009

Atkı ve Berelerim...

Takıntılarımdan biriyle daha huzurlarınızdayım. Evet konu başlığımız atkı ve bereler. Bazı dönemler örmeyi, bazı dönemler almayı severim. Bu ara almayı sevdiğim bir dönemdeyim sanırım çünkü canım örgü örmek hiç istemiyor. Made in Flame yazanlar geçen yıldan kalma .)




Fenerbahçeli olduğum için tabi ki sarı - lacivert... Bu atkıyı geçen yıl Sevilla maçında nasıl sallamıştım ama! Tabi ki turkuvaz Flame formamla :)




Bu modeli Benetton'da dünya paraya satıyorlardı bende orada görüp yapmıştım. Kulaklı şapkaları seviyorum...




Bu çiçekli de en sevdiklerimden. Görümcem Özgül yapmıştı...




Aslında bu yıl yeşilden çok mor seviyorum ama almış bulundum :) Sıcacık tutuyor boynumu...




Burda üç değişik atkı var. 2 ve 3 dut ipinden 1 numara ise kadifemsi yumuşak bir yün adını unuttum :) Dut ipi bu yıl çok moda ve yumuşacık çoook seviyorum ben...





Tabiki en sevdiğim renk Turkuvaz. Bir'i polar diğeri ise yün.

Koca bir kazak hurcu dolusu var bende bunlardan. Bunlar sadece en sevdiklerim...

Çarşamba, Ocak 07, 2009

Hımmm, Nefisss...

Kahve içmeye bayıldığımı ve tam bir kafein bağımlısı olduğumu sanırım biliyorsunuz. Bu aralar en sevdiğim içecek Starbucks'ın Toffee Nut Latte'si. Yeni bir içecek değil ama ben geçenlerde keşfettim. Biraz sonra içeceğim ohhhhhhh....



Dünya'da ve Ülkemizde hiç bir şey yolunda gitmiyor ama yine de mutlu olmak istiyorum ve kahvemi yudumlarken hayal kurmak. Bu aralar hayalimi hem şık hem fonksiyonel hemde keseme göre bir kahve makinası süslüyor...

Salı, Ocak 06, 2009

Üç nokta...

Son zamanlarda yaşananlara ve bir önceki post'a dair düşündüklerim...

17 Ağustos depremini bir'e bir yaşayan biri olarak "7.4 yetmedi mi" diye pankart kaldıranların aklından, vicdanından, inancından, insanlığından şüphe ediyorum. Yetmeyen ne allah aşkına biri bana anlatsın! 35bin insan öldü, OTUZBEŞBİN... O Depremin şiddeti 7.4'ün çook üstündeydi ama sanayi kenti olduğu için gerçek rakamı bile açıklayamadılar çünkü ülkenin ileri gelen fabrikaları Kocaelinde ve bu nedenle kanunlara göre 8'in üzerinde deprem olduğunda olağanüstü hal ilan ediliyor ve vergi alınmıyor... Bu kent para basıyor ya gerisi mühim değil zaten!





Gazze'de yaşanan dramla alakalı bir fotoğraf ekleyemiyorum bloga çünkü gönlüm el vermiyor. Görmeye dayanamıyorum. Acaba bir gün kendi başımıza gelir mi diye çok korkuyorum. Korkunun ecele faydası yok bunu da biliyorum ama ben de bir anneyim ve orada yaşayan çocuklar için çok üzülüyorum. Küçücük bedenleri çaresiz ve şaşkınken duydukları bomba seslerine, çığlıklara anlam veremezken büyüdüklerinde nasıl mutlu bir hayata kavuşacaklar... Yaşayacaklar mı! Annesiz, babasız... Neden kimse son vermiyor bu yaşananlara, neden dur demiyorlar! Daha ne kadar yağacak gök yüzünden bombalar! Daha kaç çocuk babasız, kaç ana evlatsız kalacak! Yeni doğan gün ne zaman huzur getirecek bu topraklara! Elimden üzülmek ve dua etmekten başka hiç bir şey gelmiyor tabi birde yazmak... Yazdıkça azalmıyor kederim belki ama sanki hafifliyor...

Yeni yıl'da Başkent'ten 7 gencimiz doğal gaz zehirlenmesi yüzünden yaşamlarını yitirdi. Hepsi üniversite öğrencisi pırıl pırıl 7 genç. Umutlarıi hayalleri ve idealleriyle birlikte gömüldüler maalesef. Çook üzüldüm. Ağladım, keşke dedim ahhh keşke... Ailelerine ve dostlarına sabır diliyorum. Biz bile bu kadar etkilendiysek onlar nasıl kahrolmaz nasıl baş eder bu acıyla... Tarifi imkansız ama bu olayın diğer bir boyutu varya işte en çok ona deliriyorum ben. "Doğal Gaf Uzmanı" veysel karani demir'in (İsmini bilerek küçük harflerle yazıyorum) basın toplantısındaki sözleri içimi öyle acıttı ki 'vayyy be' dedim bu kadar basit haaa... Yedi çınardı onlar... Ailelerinin umudu, göz bebeğiydiler... Yedi gençten bahsederken onların ölümlerini önemsemediği gibi Cuma namazının telaşına düşmüş bu adam ne acı. Ağzından çıkanları kulağı duymadı hadi ama kalbi de mi yoktu! istifa etmiş neye yarar... O ailelerin acısına parmak soktu bir kere... Hepimiz gibi arkadaşlarıyla bir yılbaşı geçirmek istedi onlarda... Suç mu bu! Alkol almışlarsa suç mu! Eğlendilerse suç mu! Peki ölmeleri hak mı sizce!

Gerçek olmamalı bunlar...
Bu kadar basit olmamalı herşey...
Beyazlar ve Siyahlar yok sadece bu hayatta...
İyiler yada kötüler de...

Ben hala umutluyum, güzel günler göreceğiz güneşli günler...

Pazartesi, Ocak 05, 2009

2 gün, 4 film...

Hava soğuk ve gökyüzü epeyce soluk...
Sevmiyorum puslu havaları ve karanlığı...
Geceleri gökyüzüne bakmaktan korktuğumu söylemişmiydim daha önce!

İşteee, böyle bir haftasonunu evde geçirdim ben.
Cumartesi iki, Pazar iki film...





İlk önce Salıncakta iki kişi'nin tavsiyesi üzerine 96 Saat'i (Taken) izledik ve çok beğendik. Öneri için teşekkürler Banu devamını beklerim :) Ardından da Romantik - Komedi olan Kesinlikle, Belki'yi seyrettik o da çok eğlenceliydi. Özellikle çocuk oyuncu Abigail Breslin'e bayıldım. Aşk Tarifi filminde de oynuyordu 12 yaşında, Oscar sahibi çok yetenekli bir genç hanım.




Pazar günü ailece geç kalktık hem alışveriş hemde yemek için dışarı çıktık. Marketten bolca yeşil sebze aldım. Yemekteyiz programının etkisi bunlar :) Akşam olunca yine filmlerim ve ben... My Ko ile Alper Playstation oynarken ben 2.kez "Sex and the City" izledim. Bu iki de kalmayacak ama, yine bayıldım yine... Alper uyuduktan sonra ise Morgan Freeman ve Jack Nickholson'ın oynadığı Şimdi ya da Asla'yı izledik. Tabi ki bir fincan kahve eşliğinde...

Aksiyon seviyorsanız, kızını kadın tacirlerinden kurtarmaya çalışan adamın maceralarını anlatan 96 Saat'i,
Görsel bir şölen ve defile tadında bir aşk için Sex and the City'yi,
Aşkta umduğunu yakalayamayan bir adam ve sevimli kızının yaşadıklarını görmek için Kesinlikle, Belki'yi,
Ölmeden önce hayallerini gerçekleştirmek için çabalayan iki adamın hikayesini izlemek isterseniz Şimdi ya da Asla'yı tavsiye ederim...

İyi haftalar...

Cumartesi, Ocak 03, 2009

Alper, Meraklı Minik'te...

Bu yazımda bahsetmiştim Meraklı Minik dergisini ne kadar sevdiğimizi ama bu ay daha bir heyecanla bekledik yeni sayıyı açıkçası. 3 gündür gazete bayii'nin kapısını aşındırdım inanın geldi mi geldi mi diye :)



Az önce baktım gelmişşşş, parasını ödeyip kasada açtım dergiyi. Niye bu acele derseniz Alper'in resmini yollamıştık da ondan. Alper nasıl heyecanla bekliyor bir bilseniz kaç gündür başımın etini yiyor yolladın mı, çıkmadı mı dergi diye :) Her ay farklı konu belirleniyor ve o konu doğrultusunda çocukların fotoğrafları yayınlanıyor. Ocak sayısı için pijamalı fotoğraf istenmişti bende yukarıda gördüğünüz resmi yollamıştım. Yakından görmek için burayı tıklayın...

Alper'e resminin yayınlandığını söylediğimde çoook sevindi akşama getireceksin dergiyi dimi anne dedi :)

Bu akşamı Pino'nun çizimleri ve Bembi'nin baykuş maskesi ile geçireceğiz :) Olleyyyy...

Teşekkürlerr PİNO, iyi ki tanıdım seni...

20 sorulu Mim

İçimden geldiği gibi sobelemiş beni. Cevaplamam gereken 20 adet soru var başlayayım bir yerlerden…

1.En sevdiğiniz kelime nedir? Anneeecimmm.

2.En nefret ettiğiniz kelime nedir? Sen bilirsin!

3. Sizi ne heyecanlandırır? Hediye paketleri

4. Heyecanınızı ne öldürür? Somurtan suratlar

5. En sevdiğiniz ses nedir? Alper’in sesi desem :) bir de şelale sesi…

6. Nefret ettiğiniz ses nedir? Sakız çiğneme sesi şak şak şak, ııhhh

7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz? Son ütücü :)

8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak istersiniz? Buraya yazınca olacak mı? Bi düşüneyim, ressam olmak isterdim sanırım!

9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz? Hımmm, Ayşe Arman kadar pervasız, İclal Aydın kadar sevgi pıtırcığı, Hülya Avşar kadar zengin, Angelina Jolie kadar cesur, Scarlett Johansson kadar güzel, Gisele Bundchen kadar ince ve dünyalar kadar mutlu olmak isterdim yazacaktım ama vazgeçtim. Böyle iyiyim :) hehehheeee



10. Nerede yaşamak isterdiniz? Akıllı evler var ya işte onlardan birinde ama manzarası da güzel olsun :)

11. En önemli kusurunuz nedir? Engel olamadığım ani çıkışlarım yani öfkem…

12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi? Kafein deposu bir fincan kahve

13. Kahramanınız kim? Atatürk
14. En çok kullandığınız küfür nedir? Ayıp yaa, yazılır mı buraya :)
15. Şu anki ruh haliniz nasıl? Huzursuz, umutlu, dingin…

16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler? Daima gülümse, ne kaybedersin ki!

17. Mutluluk rüyanız nedir? Oğlum kocaman bir adam olmuş ve babasıyla almış beni çoook uzaklara götürmüş. Nereye bilemedim o zaman gelsin karar veririz :)

18. Sizce mutsuzluğun tanımı nedir? Sadece kendini düşünmek!

19. Nasıl ölmek istersiniz? Uykumda, güzel bir rüyadayken…

20. Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı’nın size kapıda ne söylemesini istersiniz? Senin ne işin var burada, daha çoook zamanın var. Bi yanlışlık oldu herhalde hadi güle güle :)


Bende Gündüz68, Salıncakta iki kişi ve kabuğuna çekilen Sinem’i mimliyorum. Hadi Sinem dön artık :)

Cuma, Ocak 02, 2009

Wanted


James McAvoy, Angelina Jolie ve Morgan Freeman'ın başrollerini paylaştığı "Wanted", fizik kurallarını alt üst eden, kurşunların birbiriyle çarpıştığı ilginç bir aksiyon filmi. Sinem daha önce tavsiye etmişti filmi dün gece Alper uyuduktan sonra izledik My koo ile. Aksiyon filmlerinden hoşlanıyorsanız bence seversiniz. Nazocum sende izlemediysen ekle listene :)

Bazı sahnelerde mantık aramazsanız pek bir falsosu yok özellikle Angelina'nın aksiyon sahneleri pes dedirtiyor ama film işte bir'e bir gerçeklik aramak olmaz değil mi! Bol koşturmacalı sahnelerinin arasına birde Baba - Oğul ilişkisi sığdırmayı başarmışlar ki sonu sürprizli!

Oldukça sürükleyici, tempolu ve güzel bir film...


2009'da geldi...

90'lı yıllardan 2000'lere geçerken epey zorlanmıştık ama dünden bugüne fazla bir değişim olmadı bana göre. Yeni yıla ailece evde girdik. Alper yeni yılı kutlamadan uyumam diye tutturup gece yarısını bekledi :) İçinden güle güle 2008, hoşgeldin 2009 demiş...





Alper yeni yılı aslında bir gün önce okulda arkadaşlarıyla kutlamıştı. İlk armağanını da öğretmeninden almış. Ya-Pa yayınlarından çok güzel bir "Yeni Yıl" kitabı.

Ailece birbirimize de hediyelerimiz verip sonlandırdık geceyi ardından cuppp yatağa :)