Annelik, en zor meslek olmalı yaşam tarafından kadına sunulan...
Mesai saatleri oldukça esnek bir
“meslek” hem de!
Başı, sonu olmayan bir nöbet belki de…
Yüreğine düştüğü anda bulaşıyor sanki ruhuna
“o” sihir…
Özveri, sabır, anlayış ne demekmiş anlıyorsun bir anda…
Bütün offf’lar içinde birikiyor, belli bile edemiyorsun kızgınlığını…
Sonsuz bir dinleme gücü gerektiriyor annelik!
Boş ver diyemezsin!
Ya sabır da diyemezsin anneysen!
Kırılır çünkü bir anda o minik kalp…
Küçücük bir can her akşam yolunu gözlerken yorgunum bugün demek de batar yüreğine…
Hep enerjik olmalı, sevecen yaklaşmalı ve gözlerinin içine bakmalısın konuşurken…
Oyun oynamalı, kitap okumalı, ödevlerine destek olmalısın…
Mesela benim her akşam
“gün sonu” vermemi bekleyen bir oğlum var…
Yaptıklarını, yaptıklarımı anlatırken sürekli öpen, anne seni çok özledim diyen…
8 yaşına göre oldukça duygusal, duyarlı, içten, romantik bir küçük adam…
Arada ben büyüdüm diye tutturan, bazen ama anne ben daha çocuğum diyen…
Odasında uyuduğu zamanlar Anneee - Babaaa diye seslenen, bizimle uyumak için bahaneler üreten bir çocuk…
Yaşamımı farklılaştıran, beni başkalaştıran ve dünyaya bakışımı değiştiren bir çocuk…
Onun sayesinde anladım ki;
Anne olmak çıkarsızca sevebilmek,
Önce
"O" diyebilmekmiş.
Birini kendimden çok seversem, sanki dünyam başıma yıkılacak sanırdım!
Ne oldu da hayatıma giren
“masal prensi” beni bu kadar değiştirdi hala çözemedim…
Oğlum;Canımın en kıymetli parçası, karşılıksız sevdiğim tek adam!İyi ki varsın,Seni çooook Seviyorummmm...