Perşembe, Eylül 30, 2010

Alışverişe Kıskançlık Molası..

Neslihan Özyükseler'in kaleminden 'Alışverişe Kahve Molası' ve 'Alışverişe Aşk Molası' serisinin son kitabı 'Alışverişe Kıskançlık Molası'...

Yazar diyor ki;

Çok beğendiğin bir ayakkabıyla karşılaştığında kalbin çarpmaya başlar. Aynen çok yakışıklı bir erkekle karşılaşmışsın gibi... Ona sahip olmak istersin. Burada engeller başlar. Ayağının numarası kalmamış olabilir. Ayakkabı bütçene uygun olmayabilir. Ya da ayağın hiç rahat edemeyebilir ayakkabının içinde. Sana uygun olmayan bir erkek gibi... Eğer sen ona sahip olmak konusunda ısrar edersen, mesela büyük olan ayakkabının içine kalıp koydurtup onu giyersen ya da onu satın almak için bütçeni zorlarsan, doğru olmaz. Rahat edemezsin onunla! Eğer ayakkabıya bütçenin üzerinde para vererek sahip olduysan, onu giymeye bile kıyamayacak, sakınacaksın yağmurdan çamurdan. Çok âşık olduğun erkeği kaybetmekten korkar gibi... Ayakkabıyla mutlu olacaksın ama üstüne basılacak diye ödün kopacak. Bu da zamanla stres yaratacak. Sadece konforunu düşünerek satın aldığın ayakkabıysa mantık ilişkisi gibidir. Daima rahatsındır. Ne var ki çok mutlu olmazsın onlar ayağındayken. Gururla gezinmezsin. Sadece seni sevdiği için beraber olduğun bir adamla hissettiğin gibi..."




Ben tersten başlayıp önce 'Alışverişe Kıskançlık Molası' nı okudum.
Yaşadığı kalp kırıklıklarından kaçıp New York'a sığınan Suden'in yaşadıkları anlatılıyor kitapta...
Sex and the City tadında, keyifli ve sürükleyici bir kitap...
Moda ve kahve sever kadınlar için yazılmış resmen!
Kafein tüketimi artıyor bu kitabı okurken benden söylemesi..
Ben sevdim! ♥
Elimdeki kitapları tüketince ilk iki kitabı da alacağım hemen..
Size de tavsiye ederim...

Çarşamba, Eylül 29, 2010

Biri beni gözetliyor 0_O

Blogumun çok yeni bir takipçisi var artık!
3 yılı aşkın süredir yazılarıma ilham olan oğlum başrolünde olduğu maceralarımızı okuyor artık!
Google'a "annelerle hayata dair" yazıp geliyormuş buraya..
Hergün ne yazdım diye ziyarete eden, yeni yazı göremeyince bu ara çok yoğunsun galiba hiç yazı yazmıyorsun diyen Alper'e buradan bir HOŞGELDİN demek istiyorum...



Annecimmmmmm..

Gözlerim doldu bak annecimmm deyince...
Seni ne kadar çok sevdiğimi günde yüzbin kere söylüyorum ama yine de az gibi geliyor bana!
Sabahları seninle uyanmak, gün boyu seni düşünmek, akşam eve gelince yanağına kocaman bir öpücük kondurmak o kadar güzel ki!
Yepyeni bir serüven yaşıyoruz seninle her gün...
Her geçen gün daha çok büyüyor, hayattan daha çok şey öğreniyorsun...
Kendi halinde, kendince kurduğun o dünyada yaşamayı çok seviyorsun ama istiyorum ki birileri seni kırmadan önce sen kır etrafındaki kabukları...
Ayyyy nerden çıktı şimdi bu dediğini duyar gibiyim ama "annelik" demek biraz da karamsarlık demek inan...
Ya başına bir şey gelirse diye hayıflanmak demek...
Her geçen gün daha çok sevmek, daha da çok bağlanmak demek...
Sen de ileride anne - baba olduğunda anlarsın demek...
Neyse konuyu epey dağıttım, aklını karıştırdım farkındayım :)
Oysa sadece bir hoşgeldin demek için açmıştım bu sayfayı..
Blogumun en küçük ziyaretçisi hoşgeldin dünyama, dünyamıza...
Umarım yorumların, yazıların ve fikirlerin ile katkıda bulunursun buraya...

Bekliyoruz değil mi?

Pazartesi, Eylül 27, 2010

Oturma odasını yeniledik!

10 yıldır bizimle olan bazı mobilyalara veda etmenin zamanı gelmişti çoktan!
Anlayacağınız bu yaz sadece kendimizi değil evimizi de yeniledik :)

Evin tamamı değil ama hemen hemen her odada ufak tefek değişiklikler yapıldı.
En köklü değişiklik ise oturma odasında oldu.
Tavan lambası, perde ve laminant dışında herşey değişti..



Duvar kağıdını Modoko'daki büyük bir perdeci'den seçtik..
İsmini hatırlamıyorum ama merak eden olursa faturalardan bulabilirim..
Tek duvar olmasına rağmen epey masraflı oldu bu iş :)



L koltuk yine Modoko'da ki Tuna Mobilya'dan..
Ben sırtlarını daha yüksek ve sabit istediğim için üzerinde bazı değişiklikler yapıldı..



Tv ünitesi'nin teşhirdeki hali bu..
Burada da yazmıştım zaten.
Biz 3 raf ve daha büyük bir model istedik o şekilde yapıldı..



Eski halini fotoğraflamamıştım ama daha önce yukarıdaki Seray takımdan vardı oturma odamızda..



Boş hali bu..
My Koo'ya çek demiştim ama aceleden pek özenmemiş kusura bakmayın :p



Evin girişinde duran bu dresuar'ı 2-3 yıl önce almıştık..
Puf ve üzerindeki krem lake tepsi firmanın hediyesi..
Halı da yeni :p



Duvarlar kum beji..
Perde'nin olduğu duvar açık kahve..
Tv ünitesinin arka kısmı ise duvar kağıdı ile kaplandı..
Aksesuarların çoğu İkea'dan..



L koltuk 3 metreye 3.5 metre..
Temizliği pek kolay olmayacak galiba :p
Lambeder'i Casaluce'den aldık..



Klasik bir televizyon vardı eskiden onun yerine Samsung Led Tv aldık ve gayet memnunuz.
Tv almayı düşünen varsa Samsung'u tavsiye ederim.

Bu yazı için epey istek geldi ama ben biraz geç kaldım kusuruma bakmayın..
Görüşlerinizi merak ediyorummmmm ama hadi bakalım siz de yazın...

Cuma, Eylül 24, 2010

Yeni ders yılı..

Yeni ders yılı başladı hatta ilk haftayı ardımızda bıraktık bile..
Kitaplar, defterler, okul malzemeleri alındı, kaplandı..
Biz 2.sınıfa başladık bu yıl ve sabahçıyız..
Karı - Koca 10 yıldır sabahları evde kahvaltı yapmadık tatiller haricinde ama şimdi işler değişti.
Saati 6:30'a kurup kalkıyorum erkenden.
Uyanır uyanmaz kahvaltı etmeye alışık olmayan oğlum 1 yumurta ve yarım dilim ekmeği zor yiyor :(
7:25'de evden çıkıyoruz 8'e 10 kala da ders başlıyor.
Ev ile okul arası dolmuşla 10 dakika sürüyor. 2-3 dk'da yürüyoruz..
İlk hafta ben götürdüm ama servisle gidecek bir süre sonra..
Malum benim mesai 9'da başlıyor ve 1 saat erken gidip bomboş ofiste olmak pek de hoş değil :(
Hadi onu da geçtim öğlenleri alıp eve götürmek de epey sorun oluyor..
Hem Alper'de alışsın artık servis'e değil mi?



Gerçi benim kafamda türlü tilkiler dolanıyor ya rehberini bulamazsa, ya bişey olursa diye ama korkunun ecele faydası yok!
Alışması gerek onun da benim de..
Daha rahat toplantılarına gidebileyim, daha fazla ilgileneyim diye ev yerine iş'e yakın bir okula yazdırdık ama onun da böyle sorunları oluyor işte..

Neyse yeni öğretim yılı tüm öğrencilere hayırlı olsun.
Ben ilk veli toplantısı için okula gitmeliyim artık!
Bakalım neler olacak o_0

Perşembe, Eylül 23, 2010

Olsa da yesek!

Simit ve çay'a hayırrrr diyemem ben!
Çıtır çıtır İzmit simiti olacak ama :p
Yanında eski kaşar da olursa tadından yenmez...

Alper'in deri mont sevdası!

Çocukların her istediği yapılmamalı görüşünü savunuyorum diye mi bilmiyorum ama Alper hiç birşey için tutturmamıştır bu güne kadar!
Tamam arada abuk subuk istekleri oluyor tv'de ya da arkadaşlarında görüp ama "olmaması" veya "alınmaması" gereken bir şey ise ikna etmek zor olmuyor. Hemen "peki" diyor hatta!
Oyuncak mağazalarının önünden geçmeye korkan anne - babalar tanıyorum ben.
Hiç öyle bir sorunumuz olmadı çok şükür.
Hatta daha 2-3 yaşındayken annanesi oyuncak almaya mı gidiyorsunuz deyince "yok sadece bakıcaz, almıcazzz" diyerek epey şaşırtmıştı etraftakileri :)
Tabi arada bana cep telefonu kaç yaşında alınacak, ne zaman laptop'um olacak gibi sorular da sormuyor değil :)

Neyse konuyu dağıtmayayım :)
Alper son 2-3 aydır deri mont istiyor.
Baya da ısrarlı hatta!
Sen daha küçüksün, sana göre yok falan dediysem de dinletemedim!
Hatta geçen Koton'da bolero tarzında minik bir ceketi çocuk modeli sanıp "aaa anna hani yoktu bak işte var" diye eline bile aldı!
Özdilek'te gördük ama onun da kalitesi pek iyi olmadığı için kendi de sevmedi, rahat edemedi deneyince...
Unutur gider dedim ben ama Gwen Stefani'nin oğullarını görünce isyan bayrağını çekti :)




Bakıyorum annecim ama 8 yaş için deri mont yok işte derkennnn!! Markafoni'de yukarıdaki Benetton motorcu cekete rastladım ve siyah klasik bir body ile birlikte sipariş verdim.
Normal fiyatı 149 TL, indirimli hali ise 79,90...
Kumaşından tam emin değilim ama deri gibi geldi bana..
Alper'e eve gelince gösterdim hemen bilgisayardan kucağıma atlayıp bir ANNEMMM deyişi vardı ki ölsem de gam yemem :)
Kendine özgü bir tarzı oluşuyor, o'nun da zevkleri var artık diye seviniyorum içten içe...
Şimdi ikimiz de heyecanla teslimatı bekliyoruz :)

Benetton'un Markafoni kampanyası bugün de devam ediyor.
Bakmak isterseniz burayı tıklayın.
Eğer üye değilseniz annelerlehayatadair@gmail.com'u referans gösterebilirsiniz.

Viva la nails testerlarım..

Viva la nails 'in blogger ve youtube makyaj artistleri için hazırladığı deneme boy tırnak süslerini takip ettiğim bloglarda görünce benim de olmalı dedim!
Sonra buraya tıkladım ve stokların tükendiğini gördüm :(
Ama yılmadım ve beklemeye koyuldum :p
Sonra bir gün bir baktım ki yeniden stoklar açılmış ve hemen kayıt oluverdim.
Bazı bloglarda kargo ücreti olmadığını okumuştum ama ben 4 $ shipping ödedim.
5 gün sonra da elime ulaştılarrrr..



Nasıl kullanacağımı tam bilmiyorum ama uzmanlara danışıp öğrenicem artık.
Ne kadar güzeller değil mi?

Çarşamba, Eylül 22, 2010

Bir Dizi Gençlik

Hafta sonu dijital kanalların birinde Hollywood’da geçen bir gençlik dizisine rastladım.
Kocaman evleri, altında son model arabaları olan, özgürlüğüne düşkün küçük kadın ve genç adamların yaşamları anlatılıyordu iştahla…
Birbirine dost görünüp arkadan iş çevirmeler mi, en yakın arkadaşının sevgilisini ayartmalar mı, kıskançlığa yenilip iftira atmalar mı ne ararsan var dizi de!
Kendi gençliğimle kıyasladım izlerken ve şükrettim yaşadığım zamana…
Ve tabi dua ettim oğlum için!
Ben o “daha” mutlu bir çocuk olsun diye çabalarken arkadaşları arkasından dolaplar çevirmesin ya da baş edebilsin tüm bunlarla diye…
Bu gördüklerim belki bir senaristin hayal ürünü ama yine de etkileniyor işte insan.
Sorguluyor kendini “zamane gençliği” böyle mi diye…
Zamane gençliği…
Ne komik bir tabir düşününce değil mi?
Ben o zamane gençlerinden biri olsaydım çok farklı bir hayatım mı olurdu şimdi?
Sevgilerin sahte olduğu, sevgililerin sürekli değiştiği ve paranın başrolde olduğu bir yaşamın esiri mi olurdum?
Ben omzunda ağlarken içten içe gülen bir dostun yaşattığı hayal kırıklığını kaldırabilir miydi yüreğim?
Böyle bir hayatı düşlemiş miydim?
Bir dolu soru geçti o anda kafamdan…
Bu soruları düşünmek bile tüylerimi ürpertti.
Steril bir çevrede büyümenin keyfini yaşadım bir kez daha…
Mahalle arkadaşına yan bakmak bile “ayıp” sayılırdı, kardeş görürdük birbirimizi…
Okul sıralarında yaşanan yarı platonik aşkların, o ilk kıvılcımın yaşattığı heyecan yeterde artardı bize…
Daha naif, daha kırılgan ve daha guruluyduk galiba…
Haddimizi aşmadan genç olmayı bildik.
Aradaki o ince çizgiyi görmezden gelmedik…
İyi ki de öyleymiş!
İyi ki…

Cumartesi, Eylül 18, 2010

Arşivden; Bursa...

Yaz'dan kalma bir kaç fotoğraf daha..
Yer eşimin Bursa'daki teyzesinin güzel evinin güzel bahçesi..
Kahramanlarımız Alper ve minik Saim..
Günlük hoplama ve zıplama seansındalar..



Bir çocuğun mutlu anlarına şahit olmak kadar güzel ne olabilir ki! Happy ♥



Uçacaksın, uçacaksın havalara uçacaksın..



Hopp, hopppp. ..



Çimlere basınız!!



Bu cici köpekleri özellikle Alper çok sevdi. Yavrularından bir tane almak için söz de aldı şimdiden :p



♥ Mutlu hafta sonları! ♥

Perşembe, Eylül 16, 2010

Dün neler aldım?

Ne zamandır alışveriş postu yazmadığımı farkedince "dün neler aldım" onu paylaşayım dedim :p Ürünlerin bazıları henüz elime ulaşmadı o yüzden kullanınca daha detaylı yazarım..



DeMert nail enamel dryer {Oje kurutucu sprey}: Lacheen'in bu yazısında görmüştüm bu spreyi ne zamandır bakıyordum sonunda bu sitede buldum ve sepete attım hemen! Nasıl çıkacak çok merak ediyorum..



Essie ojeler ile uzaktan uzağa bir flört yaşıyorum ne zamandır ama deneme fırsatı bulamamıştım bir türlü. Geçenlerde sepete atıp vazgeçtim son anda! Ama dün alışveriş modunda olduğum için bir çırpıda alıverdim! Biri pembe diğeri metalik iki oje ve 1 tane çabuk kurutucu {good to go!} aldım bu siteden. Gelsin artık :p



John Frieda'nın saç - bakım ürünlerini uzun zamandır severek kullanıyorum. Saçlar kızıl - kırmızı tonlarında olunca şampuan ve saç bakım kremini de kullanmaya başlamıştım. Limango'da indirime girince yedekledim hemen! Tavsiye ederim..



Tchibo'dan "bugün kargo bedava" diye bir mail alınca kendimi sitede buluverdim! Pasta malzemeleri satan mağazalarda çok daha pahalıydı bu ürün o yüzden hemen aldım! Yeni alışverişlerde görüşmek üzere :p

Salı, Eylül 14, 2010

Alper'in odasında ufak değişiklikler...

Bu yaz evde ufak çaplı değişiklikler yaptık ama tembellikten bir türlü yayınlayamadım :p
Mail, yorum ve twitter'da "neler" oldu diye epey soru gelmeye başlayınca silkelenmeye karar verdim :)
İlk önce Alper'in odasından başlayalım..
Eski hali ile ilgili detaylı fotoğraflar burada var...



Aslında köklü bir değişiklik yapmadık odada sadece bir kaç makyaj!
İlk işimiz badana oldu tabi :p
Duvardaki bordürleri söküp çok açık bir yeşil'e boyadık..
Su yeşili gibi bir renk oldu fotoğraflarda pek belli değil ama odaya "cuk" oturdu! Siz bana inanın :p
Camlarda krem kalın perde ve krem üzerine yeşil ekoseli tül vardı onu da yeşil ve turuncu puantiyeli tül ile değiştirdik. Perde yerine ise krem stor tercih ettim..



Bilgisayar masasının yanında eskiden oyun sandığı vardı {bkz 1.foto} ama 1. sınıfa başlayınca My Koo yeni bir masa yaptı o boşluğa..
Hem çok ucuza mal oldu hem de odaya uyum sağladı..
Duvarda asılı olan tavşanlı saatin iç kısmını da değiştirdim.
Bilgisayardan aynı ölçüde grafik buldum ve kaplattım sadece..



Tavşanlı karpuz aydınlatmanın yerini İkea'dan 9,90'a aldığımız huni görünümlü lamba aldı..



Tüllerdeki desen bu fotoğrafta çok daha belirgin!

Fotoğraflara bakmaya, fotoğraf çekmeye bayılıyorum.
Hikayesi olan resimler beni cezbediyor resmen!
Eski video kayıtlarını sinema tadında izleyip kimi zaman kahkaha atan bazen de ağlayan bir kadınım ne de olsa!
Mesela geçen gün Alper'in doğumunu izlerken "anneannemi" gördüm ve o anda koptu film..
Hüngür hüngür ağlamaya başladım ama bir yandan da onu gördüğüme, sesini duyduğuma sevindim.
Nasıl da özlemişim..
Neyse...

İkea'dan aldığım çerçeveleri Alper'in odasındaki duvara nasıl yertleştirdiğimizi gösterecektim ama hüzünlü bir giriş oldu sanırım!



Aslında fazla söze gerek yok.
Sevdiğim bir kaç kareyi çerçevelerin içeririsine yerleştirip yatay ve dikey olarak silikonla yapıştırdık duvara..
Dizayn bana monte etme işi ise My Koo'ya ait!


Eeee küçük paşanın odası nasıl olmuş?

Pazar, Eylül 12, 2010

Bayram, dün, bugün...

Arife günü çalıştığım için ancak 4 gün tatil yapabildim..
Bayram "klasik" geçer genellikle biz de..
"Tatil" falan sıkıştırmayız araya :p
Şaka bir yana büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öptükten sonra biraz dinlenmece biraz gezmece falan işte geçip gitti bu bayram da..
Bol bol film izledik akşamları ailecek..
Alper'de romantik komedi filmlerini izleyecek olgunluğa erişti nihayet :p

İlk iki gün akraba ve eş - dost ziyaretlerinin ardından 3. günü bu manzara ile bitirdik..
Ulaşlı'da günü batırdıktan sonra İzmit'e dönerken 34 plakaların arasında kalıp 1 saat'te gelebildik yuvamıza ancak :(
Tatilciler refandum için dönüyorlardı..
HAYIR'da hayır kalmadığını anladık bir kez daha gerçi ama..

Bugün ise {Pazar} çekirdek aile evde film keyfi yapıp hem oy kullanmak hem de bir şeyler atıştırmak için dışarı çıktık..

My Koo ile sadece hayatı değil pizzayı da paylaştık..
Pizza, lahmacun, dürüm ve döner yemeyen Alper ise limonata ve su böreğini seçti..

Yemekten sonra Alper bayram harçlıkları ile mp4 çalar almak istediği için bir kaç teknoloji marketi dolaştık ama istediğimiz modeli bulamadık..
Babamızın işi olduğu için bizi yakındaki bir AVM'ye bıraktı ve anne - oğul başbaşa hem mağazaları dolaştık hem de epey bir lafladık..
Evet, evet en iyi arkadaşlarımdan biri "o"..
Yorulunca soluğu Starbucks'da alacak kadar kafa dengi hem de!
Ben Caramel Macchiato içerken Kids Chocolate ile eşlik etti bana..



Kahve keyfinin ardından patlamış mısır ve sinema tabi ki!
Çok eğlenceli, zaman zaman duygusal bir animasyon "Çılgın Hırsız"..
İzlemediyseniz kaçırmayın derim ben..

İyi haftalar...

Oynayalım mı?

Bu ara Alper'in en çok sorduğu soru ne sizce?



Dama ya da kız tavlası oynayalım mı tabi ki!

Çarşamba, Eylül 08, 2010

Salı, Eylül 07, 2010

"Kuş Kafesi" Duvar stickerım..

Limango'dan aldığım stickerları şurada yazmıştım ama ürün defolu gelince iade ettim ve bir süre sonra aynı ürün Markafoni'ye gelince yeniden şansımı denemek istedim.

Sünnet'e yetişmedi ama geç de olsa benim hayalimdeki duvarı süslüyorlar şu an!




Yapıştırması sandığım kadar kolay olmadı haberiniz olsun!
My Koo'yu epey uğraştırdı ama zevkle yaptı sağolsun :p



Limango ve Markafoni davetiyesi için annelerlehayatadair@gmail.com adresini referans gösterebilirsiniz.

Cumartesi, Eylül 04, 2010

Bitti mi anne?

Tatil biteli epey oluyor ama hala elimde yayınlanmayı bekleyen kareler var!
İşte onlardan bir kaçı...
En "mavi" olanları hatta :)



Göbüşü görüyor musunuz :)
Siz yine de "maşallahh" deyin ama..



Hamburger ve patates kızartmasını çok sevdiğini söylememe gerek var mı?
Ama gördüğünüz gibi ekmeğini değil de sadece tavuklarını yiyor!
Bu da birşey :)



Fırında sütlaç ve dondurma ikilisi yazın en serinletici ve hafif tatlarından biri!
Bende çok seviyorum!



Fotoğraf çekmen bittiyse tatlımı bitirebilir miyim anne pozu bu da!!

ve Tatil BİTTİ!
Seneye "yazlıktayız" yazıları ile devam ederiz :)

Cuma, Eylül 03, 2010

Enhar'dan gazoz kapağı broş ve toka..

Hamarat Diva'nın yaratıcısı Enhar geçenlerde twitter'daki sayfasında bir resim paylaşmış ve acaba ne olsun diye sormuştu.
Benim cevabım broş oldu ve sağolsun Enhar o zaman sana broş yapayım dedi ve geçen hafta ulaştı bu sevimli paket elime...




Enhar teyzesi Alper'i de unutmamış ona da çıngıraklı bir kalem yollamış.
Çok beğendi :)



Gazoz kapağından yapılmış daha sevimli bir aksesuar olabilir mi?
Biri broş diğeri toka..
Çok sevdim çok orjinal geldi bana..



Tekrar teşekkür ederim Enharcım..

Ha bu arada Enhar çok güzel temalı partiler hazırlamaya başladı.
Doğum, baby shower vb etkinliklerinizde sevdiklerinizi şaşırtmak istiyorsanız aklınızda olsun.
Sitesi www.sekeranne.com
Mutlaka uğrayın..

Perşembe, Eylül 02, 2010

Yeni kitaplarım..

Yeni kitaplar aldım kendime!
Malum sonbahar demek sıcak kahve eşliğinde kitapların arasına gömülmek demek :)



1- Pucca Günlük'e başladım. "Küçük Aptalın Büyük Dünyası" eğlenceli, hem de çokkk! Aslında tam plaj kitabıymış ama ben geç farkettim :(

2- Hamarat Diva'lardan Neslihan Özyükseler'in son kitabı "Alışverişe Kıskançlık Molası" da eminim gözdem olacak. Başlık kalbimi fethetti zaten! Serinin devamı da var onları da alacağım bitirince..

3- Neslihan Acu'nun son kitabı "Artık Ayrılsak Diyorum" u Ayşe Arman çok sevmiş. Bende severim diye aldım :) Başlık fena ama içerik nasıl göreceğiz..

Okuduktan sonra ayrıntılı olarak yazarım yine..